24

11.6K 1K 208
                                    

Günün üçüncü ve son bölümüdür. Finale son 2 bölüm kaldı. İyi okumalar dilerim <33

**

Jungkook şarjörlü bir şekilde ateş etmek istediğini tutturunca onu atış poligonuna götürmüştüm.

Tesiste her ne kadar sesleri baskılamak için kulaklık takılıyor olsa dahi, ateş ederken korkacağını ve yeniden dönüşeceğini düşünsem bile bunu ona belli etmemiş ve onun hevesini kırmadan poligona getirmiştim.

Hiç beklemediğim kadar iyi atışlar atmıştı ve bu onu çok daha heveslendirmişti. Dönüşmemişti de.

Kısa sürede her şeyi kapıyordu ve benden çok daha iyi nişan alacak hale gelmişti. Ona bayılıyordum.

Bir süre atış yapıp kolları ağrıdıktan sonra şikayet ederek gidebileceğimizi söylemişti.

Ödemeyi yaptıktan sonra ona sarılarak atış tesisinden çıkmıştık. Ben cebimden sigara paketini çıkarıp içinden bir tane dudaklarımla çektiğim sırada, Jungkook kollarımın arasından sıyrılarak koşturmaya başladı.

"Nereye?" Sigara dudaklarımın arasında kıpırdarken, sigarayı hızlıca dudaklarımın arasından alıp paketin içine geri bırakıp peşinden koşturdum.

Sıcak pirin keki pişiren sokak satıcısının aracının önünde durduğunda ona saniyeler içerisinde yetişip elimi beline doladım.

"Bebeğim, korkuttun beni." diye fısıldadım kulağına, hiç bir şey söylemeden kaçar gibi koşmaya başladığı için endişelenmiş, neye uğradığımı şaşırmıştım.

"Sadece şu pirinç keklerinden almak istedimm, üzgünüm." diyerek tez canlı davranışı karşısında mahcup bir şekilde gülümsedi.

"Hoş geldiniz gençler." Saçlarına ak düşmüş olan ahjussi aracının önünde kurduğu tezgahın arkasından bizi selamladı.

"Hoşbulduk ahjussi." diye neşeyle cıvıldadı Jungkook. Sonra bakışları bana çevrildi ve kaş göz işaretiyle benim de karşılık vermem için bekledi.

Dudaklarımı şişirerek iç geçirdikten sonra, "Hoşbulduk ahjussi." diyerek onun sözlrini tekrarladım.

Memnun olmuş bir şekilde sırıtırken ellerini birbirine çarpıp küçük çocuklar gibi ayakkabılarının tabanlarını zemine vura vura zıpladı sevinçle.

"Kaç tane istersiniz?" diye sorduğunda Jungkook dilini dudakları üstünde gezdirdi. "Kaç tane yersin güzeli?"

"Ay bilmiyorum ki. Çok yerim, çok yemek istiyorum." diye homurdandığında kıkırdadım.

"Ahjussi sen şimdilik 10 tane ver, devamında yedikçe sayarsın."

*

"Sıcak öyle yeme üfle üflee." Ağzı yanacaktı Tanrı aşkına! Jungkook ona kızmamın üzerine dudalarını büzdü.

"Sen üfle o zaman." dediğinde alt dudağımı ısırıp göz ucuyla pirinç keki satan ahjussiyi göz ucuyla kontrol ettim. Bize arkasını dönmüştü.

Eline doğru uzanıp pirinç kekini bir kaç kere üfleyip geri çekilmek yerine aniden dudaklarının üstüne kaçamak bir öpücük kondurduğumda yanakları kıpkırmızı kesildi.

Ağzı aralanırken gözleri irileşti. "Taehyung, ahjussi görecek." diye kısık bir sesle mırıldandığında omzumu umursamaz bir tavırla silktim.

"Benim değil misin? Sevgilim değil misin? İstediğim zaman öperim, kime ne?" dedim sanki az önce ahjussiyi kontrol eden ben değilmişim gibi böbürlendim.

Dudaklarına utagaç bir gülümseme asılırken arkasına geçip ona sıkıca sarıldım. Ellerimi karnında sıkıca birleştirirken pirinç kekini neredeyse elinden düşürecekken pirinç keke batırılan ufak çubuğundan yakaladım.

Pirinç kekini ağzına doğru götürüp kulağının arkasına dudaklarını bastırdım. "Hadi ye güzelim."

**

Bir sürü pirinç keki yemiş ve karnını ovalaya ovalaya araca geçmişti. "Taehyung çok yedim, oh çok yedim." diye kıvranarak söylerken kıkırdadım.

"Acılı pirinç kekini bu kadar sevdiğini bilmiyordum."  diye mırıldandım kapıyı çektiğim gibi sırtımı şoför koltuğuna yaslarken ceketimden sigara paketimi çıkarttım.

"Artık biliyorsun." dedi ve bana göz kırptı. Sigara paketimden bir sigara çıkarıp camı hafifçe açarken paketin kapağını kapatıp aracın konsoluna gelişigüzel fırlattım.

Çakmak ile sigaramı ateşlerken, Jungkook koltuğa iyice yayıldı. Derin bir nefes çekerek sigarayı içerken, telefonumun melodisi kulaklarımı doldurdu.

Sigarayı dudaklarımın arasında kıstırıp ceketimin cebinden telefonumu çıkarttığım gibi ekrana bakıp sigarayı iki parmağımın arasında sıkıştırarak dudaklarımdan ayırdım.

İçime çektiğim dumanı havaya üflerken, telefonun ekranına bakmaya son verip aramayı yanıtlayıp kulağıma yasladım.

"Yakaladınız mı piç kurusunu?"

"Efendim hem cama taş atanı, hem de darp eden iki kişiyi daha bulduk." Wook'un sesiyle birlikte dudaklarım beğeniyle büküldü. Güzel.

"Aferin Wook. Konum at, en kısa sürede geleceğim. Siz dokunmayın ben halledeceğim o itleri."

Telefonu kapayıp cebime konsoldaki telefon tutacına yerleştirip sigaramdan derin bir nefes daha çekip bakışlarımı Jungkook'a çevirdim.

Dumanı dudaklarımdan ve burnumdan usulca havaya salarken, "Güzelim." diye mırıldandım.

Cama yasladığı başını kaldırıp boynunu bana doğru çevirerek bakışlarımızı orta yolda çarpıştırdı.

"Şu sana zarar veren lavukları yakalamış bizimkiler en sonunda. Ben gidip onları halledeceğim, bu yüzden seni eve bıraksam bana kızmazsın değil mi?"

Gözleri şaşkınlığını bildirecek şekilde irileşirken dudağının tek kenarı yukarıya doğru kıvrıldı. "Kızarım."

"Neden ki? Halledip hemen yanına döneceğim, biraz eve geçip dinlenirsin sen de hem?" diye homurdandığımda başını iki yana salladı hızla.

"Onları tek halledersen kızarım. Ben de geleceğim." Ağzındaki baklayı çıkardığında kaşlarım havalandı.

Küller aracın içine dökülmeden iki koltuğun arasında, el freninin yanındaki küllüğe doğrultup hafifçe parmağımla sigaraya vurdum.

Ardından dirseğimi onun koltuğuna yaslayacak şekilde üst vücudumu ona doğru çevirdim.

"Ben onların başını okşamaya gitmiyorum yalnız biliyorsun değil mi?" diye sıktığım dişlerimin arasından tısladığımda gözleri itinayla kısıldı.

Sigarayı yeniden dudaklarımın arasına aldığımda sesini duydum. "Öldürmeye gidiyorsun, biliyorum. Onları ben de cezalandırmak istiyorum, o kadar ders aldım senden günlerdir.Uygulamak istiyorum, izin ver ben de sana yardım edeyim, birlikte halledelim ve ben de bunca yıldır içime gömdüğüm intikamımı alayım."

Uzun cümlesinin ardından soluklanma ihtiyacıyla duraksadığında sözlerini hazmetmeye çalışırken buldum kendimi.

"Tehlikeli tavşan rolüne mi bürünüyorsun yani sen şimdi?" diye soluduğumda kıkırdadı.

Parmağını şıklatıp işaret parmağını benim yüzüme doğrulttu. "Bingo. Ben artık tehlikeli tavşanım Taehyung!"

**

Bölüm sonu.

Hoşçakalın<3

DANGEROUS RABBIT • TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin