39- Bence gayet başarılı. (Part 2)

1K 82 32
                                    

Çırpınarak onu itmeye çalıştım. Ancak tutuşu kuvvetliydi, dudakları ise reddedilmeyi kabul etmiyordu. Ben onu ittikçe beni daha sıkı sarıyor, daha büyük bir istekle öpüyordu.

Sonunda bu şekilde kurtulamayacağımı anladığımda öfkemi çıkarmanın başka bir yolunu buldum. Aaron'ı iterek cam duvara yapıştırdım ve ellerimi kırmızı ışığa boğulmuş altın sarısı saçlarına geçirip çekiştirdim.

Ağzımın içine derinden gelen bir inleme bıraktı. Sebebi acı mı, zevk mi yoksa her ikisi birden miydi bilmiyordum.

Aaron sarhoşluğu beni esir almakla tehdit etse de öfkem içimde kor gibi yanıyordu. Ben de ona tutundum. Bu sefer onu öpmemin sebebi arzu değildi. Arzuyu toprağın altına gömmüş, üstüne sayısız kilit vurmuştum. Yine de her ne kadar onun yerine öfkemi yerleştirmeye çalışsam da o hain kilitleri zorluyor, beni başını toprağın altından çıkarmakla tehdit ediyordu.

Aaron'ı daha sert öptüm.

Dişlerim dudaklarını harap ederken Aaron karşılık vermeye devam ediyor ama beni incitmiyordu. Her darbemi, her saldırımı kabul ediyor gibiydi. Öfkemi ondan çıkarmama izin veriyordu.

Hızımı alamadım. Yapacağımı hiç düşünmediğim bir fikir aniden beni esir aldı. Bedenimle onu duvara bastırırken saçlarını elimle kavrayıp başını sabit tuttum. Geri çekilip bir anlığına teması kestiğimde boğazından hırlamaya benzer bir ses yükseldi. Hiç ara vermeden boynuna yöneldim ve o başını hareket ettiremezken dudaklarımı seçtiğim bir noktaya bastırdım.

Tenini emdiğimi hisseden Aaron'ın nefesi kesildi. Boğuk bir sesle güldüğünde titreşimleri boğazından benim bedenime yayıldı.

"Düşündüğüm şeyi yapıyor olamazsın..."

Dişlerimi teninin hassas yerine geçirdiğimde ise sesi kesilip bir inlemeye dönüştü.

Tam olarak düşündüğü şeyi yapıyordum.

Aaron bir kez kıpırdanıp kendini benim tutuşumdan kurtarmaya çalıştı ama bunu içgüdüsel olarak yapmış olmalıydı.

Sonunda yettiğine karar verip geri çekildim.

Kırmızı ışığın altında bile cildinin kıpkırmızı olup morardığını görebiliyordum. Birkaç saat sonra şahane bir çürüğü olacaktı.

"Bence gayet başarılı," dedim nefes nefese.

Gözlerimi kaldırıp ona baktım.

İfadesi beni şaşkına çevirdi.

Yüzünde şaşkınlık, memnuniyet, şehvet, hayranlık ve bir duygu daha vardı.

Aklımdan tek bir tanım geçti. Adanmışlık.

Bu düşünce beni bir anda allak bullak etti. Aaron benden hoşlanıyor olabilirdi. Bana şehvet de duyabilirdi. Hatta, düşüncesi ne kadar ütopik görünse de bana âşık olmuş bile olabilirdi. Bunların hepsi on sekiz yaşındaki bir erkekten bekleyebileceğim hislerdi.

Ama adanmışlık? İşte bunu görmeyi beklemiyordum.

Gözlerimi kırpıştırdım ve bu ifadeyi anın akışına kendimi kaptırıp zihnimde uydurmadığımdan emin olmaya çalıştım. Ama bana bakan yüzü değişmedi.

Beni öfkeden delirtirken yalnızca bir yüz ifadesiyle allak bullak edebilen tek insan oydu.

Saçlarını kavrayan elimi ensesine indirdim. Hesap sorarken teması kesmem gerektiğini biliyordum ama Aaron'dan uzaklaşmak gibi bir fikir şu anda zihnimde oluşamıyordu bile.

"Açıklamanı dinliyorum. Beni ikna etmek için yirmi saniyen var. Yalan söylediğin anda bunu anlarım ve her şey biter Aaron."

"Ben yalan söylemem," derken sesi keskindi, doğrudan gözlerimin içine bakıyordu. "Özellikle sana."

Serbest DüşüşWhere stories live. Discover now