|32|

807 63 12
                                    












Başım delicesine ağrıyordu. O kadar ağrıyordu ki kafam ağırlaşıp göğsüme düşüyordu.

''Al bakalım.'' dedi karşımda oturan güzel çocuk. Avucundaki ağrı kesici hapı bana uzattı.

''Teşekkürler. Sanki biri matkapla başımı deliyor.'' diye yakındım ilacı alırken. Tek tük insanların olduğu kafeye bir bakış atıp masanın üzerindeki su bardağına uzandım. Hapı bir seferde yutup cinsiyet üzerine yaptığımız konuşmaya geri döndüm. Bu konuya nasıl geldiğimizi bilmiyordum açıkçası, genellikle görüşlerimi kendime saklardım.

''Kadınlardaki ayrıcalıklar sinirimi bozuyor.'' diye diretti. Ne diyeceğimi bilemediğim için kaşlarımı çattım. Sinem yanımızda olsaydı bu gibi cümleler kuracağını sanmıyordum.

''Sinem nerede?''

Gözlükleri üzerinden etrafa bakındı, onun da Sinem'in gittiği yeri merak ettiğine dair bir izlenime kapıldım ancak cevabı şaşılacak derecede netti. ''Lavaboya gitti.''

''İyi de, o zaman neden onu arıyormuş gibi davranıyorsun?''

Abes bir şey demişim gibi gülüp kayan gözlüğünü yukarı ittirdi. Ellerini çenesinin altında birleştirdi, pencere kenarında oturduğumuz için dışarıya, düzensiz bir halde gidip gelen araçlara doğru baktı. Sahip olduğu tuhaf hava beni huzursuz ediyordu. Hareketlerinde şüpheli bir tutarsızlık vardı.

İkimiz de tozlarını etrafa savuran bir sessizlik fırtınasına gömüldük. Sinem'in son görüşmemizde söyledikleri zihnimde cirit atıyordu, lavabodan geldiğinde konuyu biraz açabilirdim aslında.

''Öyle davrandığım yok.'' dedi omuz silkerek. İtiraz için ağzımı açmıştım ki elime bir şey değdi, masaya yatırdığım elimin hemen yanında Akın'ın eli duruyordu. Yarısını içtiğim bardak kaybolmuştu ve belki bana öyle geldi fakat sanki az önce parmaklarımı tutuyordu.

Doğru baktığımı teyit edebilmek için gözlerimi kırpıştırdım. Akın'ın yüzüğünü göremiyordum.

''Sen yüzüğünü takmıyor musun?''

Sinem'in böyle bir şeye izin vermiş olması ve Akın'ın da yüzük takmamak gibi bir şeye cüret etmesi uzak bir olasılıktı, ikisini de tanıyordum. Düşürmüş olabilir, diye düşündüm. Gerçi buluştuğumuz vakit Sinem'in bunu dile getirmemiş olması garipti.

Yineleyen ağrıdan ötürü yüzümü buruşturdum. Aldığım ilaç şimdiye etki etmeliydi.

Akın'dan ''İyi misin?'' diye geldi endişeli bir sual.

Dişlerimi sıkıp ''Sorumdan kaçıyorsun.'' dedim. Acı neden geçmiyordu anlam veremiyordum. Akın oturduğu yerde öne eğildi, yanağıma konan el bedenimdeki sinirlerin salise hızıyla kasılmasına yol açtı.

''Ağrın dayanılmaz ise hastaneye gidebiliriz.''

Neden birden bire bana dokunuyordu? Elini yüzümden çekmesi umuduyla ''O kadar da kötü değil.'' dedim. Kalbimin, etrafını çevreleyen dar alanda sıkıştığını hissettim. Bir şeyler oluyordu.

Ajtó |boyxboy|Where stories live. Discover now