19

483 64 280
                                    

güno, tüno, iyi geco.

oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın 🤙

ama yorum hiç unutmayın 🤌👍

-------^-------

leo sırtındaki küçük, mor renkli sırt çantasını çıkardı. sırtını duvara yasladı ve çantasını kolları arasına alarak göğsüne yasladı. birazdan babaları almaya gelecekti ve leo en son whatsapp üzerinden olan biten her şeyi anlattığı için hem mutlu hem de gergin hissediyordu. yine de biliyordu ki iki babası da günün sonunda leo'yu affederdi, koca bir kucaklama sunardı.

leo parmaklarının kavramaya yetmediği büyük telefonunu da eline aldı, gözleriyle etrafa bakınırken ileride gördüğü siyah arabaya sonra da plakasına baktı. yoongi babasının arabası sonunda uzaktan gözüküyordu. heyecanla sırtını duvardan ayırdı, soğuk hava yüzünden kalın giyinmek zorunda kalışı, öğretmeninin boynuna doladığı atkı leo'yu yeteri kadar sıcaklatırken anaokulunun önünde duran arabaya ilerledi. öğretmeni leo'yu arabadan inen yoongi'ye teslim etti, kısaca vedalaştı ve leo nihayet arabaya bindiğinde arka koltukta oturan jimin'le kesişti gözleri.

jimin'in gözlerindeki ifade leo'nun yutkunmasına ve yavru köpek bakışlarıyla başını eğmesine sebebiyet verdiğinde jimin, leo'nun kucağındaki çantayı aldı. sonra ise oğlunun boynundaki atkıyı ve başındaki beresini çıkardı, montunun önünü açtı. leo'nun elinde duran telefonu gördüğünde ise ne hissedeceğini bilemeyerek dişlerini dudaklarına geçirdi. jimin bu olay yüzünden seokjin ve diğerlerine çok kızgındı, leo'ya da kızgındı fakat neticede oğlu henüz beş yaşındaydı, tüm sinirini oğlundan çıkarabilecek kadar bir hatası yoktu. leo küçüktü.

"nasıl geçti günün, minik civciv?" sorusuyla leo başını kaldırarak şoför koltuğundaki babasına baktı. yoongi'nin gözleri dikiz aynası üzerinden oğluyla kesişti: "telefonun da pek güzelmiş."

leo hızlıca telefonu yanında oturan babasına verdi. sonra ise koltukta iyice en köşeye kaydı ve başını cama çevirerek kardan dolayı buzlanmış yolları izlemeye başladı. mümkün olduğu kadar iki babasıyla da göz göze gelmemeye çalışıyordu, şu an hiçbir şekilde sevimlilik silahını dahi kullanamıyordu. leo küçük bir kedi gibi olduğu yere sindi, adeta minicik kaldığında jimin önce eline tutuşturulan son model telefona daha sonra ise küçücük kalan oğluna baktı. istemsizce dudakları aşağı doğru büzüldüğünde dayanamadı.

aralarında duran minik mor çantayı aldı, telefonla birlikte kenara koydu ve leo'nun yanına doğru kayarak oğlunu kendine çekti. elleriyle leo'nun saçlarını okşarken başına da öpücükler kondururken "sana küsmedim," dedi jimin. "ama kızdığım doğru."

leo, jimin'in sarılışından dolayı hızlıca başını kaldırdı. çok sevdiği babasıyla göz goze geldiği anda yüzünde hafif bir tebessüm oluştu, kedi gibi jimin'e sokuldu ve ellerini babasının ince beline dolayarak "özür dilerim babacığım," dedi. "a-ama... amcalarıma söz vermiştim ki ben. sizin için."

yoongi, arka koltukta oturan, dünyada en çok sevdiği üç kişiden ikisini izlerken kalbinin yerinden çıkacak gibi atmasına engel olamadı. sessizliğini bozmadı, jimin'le oğlunun konuşmasını dinlemeye devam ettiğinde jimin "yine de babalardan bir şey saklamak doğru değil," dedi.

"şu saatten itibaren bir müddet telefon ve tablet vermeyeceğim sana leo. sebebi de ne biliyor musun?"

leo başını mahçupça eğdi. sonra ise aşağı yukarı sallayarak "hıhı," diye mırıldandı. "sakladığım için-"

cb with babyWhere stories live. Discover now