0

142 13 9
                                    

Herkese merhabalarrr

Güzel bir başlangıç olacağına inanıyorum! Oy ve yorum atmayı unutmayın lütfen 💜

İyi okumalar diliyorum herkese ~♡

-

Elime bulaşmış yağlı boyaları önemsemeden resmimin son dokunuşlarını tamamlıyordum. Resim oldukça güzel olmuştu. Ellerimin kirlenmesine değmişti.

Küçük ince fırçadaki boyayı da özenle sürdüğümde yanımdaki masada bulunan palete yerleştirdim.

Yaptığım resme özenle bakarken gülümsememe engel olamadım. Dudaklarımı birbirine bastırarak yavaşça yüksek sandalyeden düşmeden yere ayaklarımı bastım.

Üniversite mezunu olarak ressam olmuştum. Ancak biraz daha para kazanmak istiyordum. Bu yüzden Jimin'in tavsiye ettiği bir evde kalan iki adamın evinde iş verilmesiydi. Adamların baya zengin olduğunu söylemişti bana. Arasından birinin de şarkıcı olduğunu duymuştum.

Kendimi farklı şeylere odaklarsam hem kafamın dağıtacağımı hem de para kazanmayı düşünerek başvuru yapmıştım. Beni değerlendirerek alacaklardı. Sonuçlar hâlen gelmiş değildi.

Yağlı boyalı ellerimi birbirine sürterek hızlı adımlarla lavaboya doğru ilerledim. Hızlıca ellerimi yıkamış, havlu ile kuruluyordum.

Aniden telefonumun çalma sesini duyunca ellerimi havludan çekerek hızla içeriye adımladım. Koltuktaki telefona baktığımda Jimin'in aradığını gördüm. Yoksa o iş ilanı ile ilgili miydi?

Hızla telefonu yanıtlayarak kulağıma yasladım. Jimin, neşeli bir sesle konuştu.

"Hey, Jungkook! Senin iş ilanını kabul etmişler." Kabul etmelerine sevinmiştim gerçekten.

"Gerçekten miii?" Dedim sevinçli bir edayla. Hemen hemen çok az bir süre içinde ilanı kabul etmişlerdi, hayret. Önümdeki koltuğa oturarak onu dinledim.

"Evet, öyle. Ha bi de, o iki adamın ikiz olduklarını duydum."

Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. Ah, Zaten anlamalıydım. Tıpatıp birbirlerine benziyorlar. Bölünerek çoğalmış gibilerdi.

Onların ikiz olması bana iyi mi yoksa kötü şans mı getirecekti hiçbir fikrim yoktu. Yine de, sadece işime odaklanacaktım. Gerisi beni ilgilendirmez.

"Hmm anladım. Belliydi zaten öyle oldukları. Birbirlerine çok benziyorlar."

"Aynen öyle."

"Ee, ne zaman gideceğim oraya?" Sordum merakla.

"Bana hemen yarın başlayabilir dediler. Saat 09.00'da orda olmalarını söylediler. Yangından mal kaçıracaklar sanki." Dedi Jimin gülerek. Gerçekten de Jimin'in dediği gibiydi. Haha.

"Pff cidden. " Dedim göz devirerek. "Neyse Jimin, teşekkür ederim haber ettiğin için." Dememle o da teşekkür etti tatlı ses tonu ile. Ah, cidden seviyordum onu.

Şuanlık tek dileğim onlarla anlaşabilmekti. Umarım bunu başarabilirim.

**

Dünkü umursamaz tavırlarımın aksine gece heyecandan uyuyamadığım için ilk günden işe geç kalacaktım. Şuan koşarak eve varmaya çalışıyordum.

Resmen terden saçlarım alnıma yapışmış, ayaklarım takip edemeyeceğim bir hızla ilerliyordu. Ah Jungkook ah! Hem kol saatime bakıyor hem de topuklarımı yere vura vura koşuyordum. Siktir ya! Daha doğru düzgün yemek bile yiyememiştim. Midem sırtıma yapışmış gibi hissediyordum.

Soluklarım o kadar hızlıydı ki, bir an kalbimin kaburgamın içinden fırlayacak gibi hissediyordum. Bedenim acıdan zonkluyordu.

Bir insanın evi bu kadar mı uzak olur?!

Açlık hissi bedenimi fazlasıyla etkiliyordu. Ellerim titrerken saray gibi görünen evin bahçesine hızla ilerledim. En son saatin 09.15 geçe olduğunu görmüştüm. Evet, bildiğiniz gibi geç kalmıştım.

Beyaz kapıya yaslandığım gibi yanındaki gösterişli duran zile 1-2 defa üst üste çaldım. Elimle duvardan destek almaya çalışıyordum fakat ayaklarım lastikten yapılmış gibi dengede tutamıyordum bedenimi. Göz kapaklarım ağırlaşıyordu.

Kapının açılması ile karşıma bir temizlikçi kadın çıktı. Kadın daha merhaba diyemeden bana ne olduğunu sorduğu anda bütün bedenimin uyuştuğunu ve gözlerimin karardığını hissettim. Ondan sonra önüm kapanmaya başladı.

-

Kımıldandığım yerden göz kapaklarımı oynatarak uyanmaya çalıştım. Bi' koltukta uzanıyordum. Ayaklarımda ayakkabı yoktu. Etrafa baktığımda evin içindeydim. Wuaah

Alnımdaki beyaz havluyu kaldırarak yüzümü buruşturdum. Yerde de bez için su dolu kova vardı. Etrafa baka baka odaya dalmıştm. Cidden güzel bir odaydı.

Bulunduğum odaya yapışık diğer odadan sarı saçlı bir adamın geldiğini gördüm. Adam, esmer tenli sarı saçları ile dikkatleri çekiyordu. Sanırım bu da o ikizlerden birisiydi.

Kıyafetleri çok kaliteli görünüyordu. Üstündeki sarı tişört ile saçları uyumlu görünüyordu. Altındaki de kareli pijamaydı. Tatlı görünüyordu...

Elinde tepsi ile yanıma geldi. Bakışlarımız kesiştiği anda genişçe gülümsedi bana.

"Oh, uyandın mı?" Dedi son derece dingin ve sakin bir sesle. Gülümsemesi ile göz çizgileri belli oluyordu. Hafifçe sırıtıp başımı sallayarak onu onayladım. Adımlarını yanımda bitirdiği anda elindeki tepsiyi bana uzattı. Ona tepeden bakarken konuşmak için dudaklarını araladı.

"Sandviç ve ilaçlar var, karnını doyurup ilacı iç."

"Teşekkürler." Diyerek elinden alacağım sırada vermedi tepsiyi. Kaşlarım çatıldı. "Oturur pozisyona geç." Dedi gülümseyerek. Onun dediğini yaparak kendimi ayağa çekip oturdum koltukta. Ondan sonra tepsiyi parmaklarının arasından aldım.

"Rica ederim." Dedi teşekkürüme geç cevap vererek.

Huh, tuhaftı. Neden sadece o benle ilgileniyordu anlamış değildim. Normalde hizmetçinin ilgilenmesi gerekirdi. Zenginler de iyimser olmaya başlamış, hayret.

Gülümseyerek sandviçi elime alarak bir ısırık attım. O ise koltuğun köşesine oturarak elini iç kısmını koltuğa yasladı. Ben yemeği yerken delici bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Yine de devam ettim yemeğe. Söyleyeceğim şey için lokmamı yutarak konuşmak için dudaklarını araladım.

"Bayım, ben-" sözümü bölerek kendisi elini öne uzatarak konuşmaya atıldı.

" Tamam, tamam. Biliyorum. Sorun değil. Sen iyi misin şuan? Nasıl hissediyorsun?" Dedi içten bir gülümseme ile. Yutkunarak cevapladım.

"İyiyim efendim, teşekkür ederim. Ben buraya çalışmak için gelmiştim de-"

"Sen Jeon Jungkook'sun değil mi?" Diyerek gülümsediğinde başımla onayladım onu. Artık sözümü bölmese iyi olacaktı...

Elime yapışan kırıntıları parmaklarımı silkeleyerek kurtuldum. Kendisi bakışlarını zemine taşıyarak tek kaşını kaldırdı, biraz düşündü ve tekrardan bakışlarını üzerime çekti.

"Senin pozisyonunu daha kararlaştıramadık Jeon, o yüzden kardeşimle konuşmalıyız. Şimdilik sen dinlen biraz burada. O da gelir zaten- ah geldi. Hoşgeldin canım kardeşim."

Sarı saçlı adamın bakışları ile arkamdaki kapıya kitlendiğinde yavaşça ayağa kalkıp o tarafa gidince bende arkamı dönerek baktığımda kardeşini gördüm. Soğuk bakışları, gözlerime ulaştığı anda konuşmaya başladı.

"Bu kim, taeyang?"

İnşallah güzel bir şeyler çıkacak bu ficden. Ve umarım ki, fici beğenirsiniz. 🥺💝

Diğer bölümde görüşmek üzere<33

Melisa 😺

TWIN KIM ~ TAEKOOK •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin