on iki

247 38 4
                                    


Vazgeçmiyorum senden Sibel. Aramaya devam ediyorum. Silik bir izin peşinde sürükleniyorum. Ama benim de hâlim hâl değil artık. 

Babam farkına varmış. Sorguya çekti resmen. Dümdüz cevapladım onu, Sibel. Seni sevdiğimi söyledim. Şaştı kaldı. "Başka kimse mi kalmadı!" dedi sonra. Zoruma gitti, bahar çiçeğim. Her şeyin yoluna gireceğine inandığımı söyledim ona. Seni bir bulsam, getirsem, bu kez tekrar gitmeyeceğini söyledim. Seni iyileştireceğimi, ikna edeceğimi söyledim. Sana evlenme teklif edeceğimi söyledim. Babam dayanamadı, bana tavır aldı. "Sus, Bekir! Daha fazla saçmalama!" diye haykırdı. Susmadım. Babam elleriyle kapattı ağzımı, Sibel. Susmaya zorladı beni. Biraz daha zoruma gitti. 

Hayallerimin birer birer yandığını hissettim ilk kez. 

Kanım kaynadı, yerimde duramadım hırstan. Kurtuldum ellerinden. Gözümden bir kaç damla yaş süzüldü sakallarıma doğru. Bağırıp çağırdım, çektim gittim Sibel.

Ama başaramadım daha fazla dik durmayı. Bir köşede çocuk gibi ağladım. Seni bulamayışıma. Kalbimin senden vazgeçmeyişine. Babamın sözlerine. İncinmişliğimize. Dünyanın bütün zehirlenenlerine ağladım. Ve onların sevenlerine. Günden güne eriyişlerine tanık olmak zorunda kalan sevenlerine.

Sonra "Allah kahretsin," diye fısıldadım geceye. İsyan ettim ilk kez. "Allah, o zehri üretenleri de, satanları da, yayanları da kahretsin! Bizi bu hale düşünenleri de..."

Ağustos 1992


Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
ZehirWhere stories live. Discover now