13. BÖLÜM

4.2K 28 0
                                    

"Son sözü hep alın yazısı söyler, sonuma doğru gidiyorum, alın yazımın sözünü bekliyorum..."


İyi okumalar :)



.....


Geçmişteki yaralar gelecekte de insanı takip eder. Kabuk bağlamamakta inat eder. Bir darbeyle yara, eskisinden daha kötü oluverir.



Aslında geçmiş insanın gizlenmiş geleceğidir. Geçmiş insanın verdiği kararların gelecekte şekillenmiş halidir.


Geçmişimin bende bıraktığı izleri geleceğim silebilecekmiydi? Yoksa benim kararlarım doğrultusunda yaşamadığım dünü bugün de yarın da yaşayacakmıydım?



İnsan kendi kaderini değiştirebilir mi?
Veya kader geçmişte olduğu gibi gelecekte de seçim hakkını size değil sizi yönetenlere mi verir?



Peki ya kötülükler? Kalbi tertemiz birinin kalbini kirletmek için uğraşan insanlar? Kötü olmak için eğitilmek veya iyi olmak için... Kötülük için eğitilen veya iylik için eğitilen iki temiz kalp arasında nasıl bir fark olabilir?



Kimse zalim doğmamıştır.
Kimse katil, piskopat, canavar da doğmamıştır. Kişiyi bir canavara dönüştüren kalemini ondan çalıp hikayesini onun adına yazandır.



Aslında kimse kötü değildir. Kendilerinden vazgeçenlerdir kötü. Kalemini birinin kaptıracak kadar saftirik olandır kötü. Hayatını kendi değil başkalarının karar ve isteklerine göre yaşayanlardır kötü.



Kötü olmak kandırılmaktı, mutsuzluğa açılan zengin gibi görülen bir kapıydı.
Asla mutlu ve huzurlu hissettirmezdi sanmakla yetindirirdi.



Kötümüydüm yoksa iyi mi karar veremiyordum. Bana seçim hakkı tanımayanlara lanet ediyordum. Hayatımı çocukluğumu elimden alıp bana empoze edilen hayatı yaşıyordum. Onlar bir sadist idi. Önlerinde mozoşist görmeyi beklediler. Ben bir mozoşist değildim. Ben onların acıdan zevk alan beyni yıkanmış oyuncakları değildim.



Bu benim hikayem ve kalemimi benden çalanlardan kalemimi alacaktım. Kalemim benim irademdi hangi yola sapıp hangi yola sapmamamı kendi hür irademle belirleyecektim.
Yanlış değil doğruyu seçecektim.
Kötüyü değil iyiliği...


Gözlerimi araladığımda hava daha karanlıktı. Yataktan doğrulup oturur pozisyona geldim. Sehpanın üzerindeki sürahiden bir bardak su doldurup içtim. Şu anda oda da bir saat yoktu ama biyolojik saatim beni yanıltmıyorsa şu anda hava henüz tam aydınlık olmasa da sabah saatleriydi.



Bacaklarımı yataktan sarkıtıp bakışlarımı cama çevirdim.
Nur'un kaçtığımdan haberi varmıydı acaba? Ya da Cansu'nun başı beni kurtardığı için belaya girmişmiydi?



Nur'la son bir kez konuşamamıştım.
Bana kızgındı biliyordum ama onu tanıyordum. O iyi biriydi. Sadece sevince kimseyi görmüyordu gözü. Hatasını çabuk farkediyordu. Farkettiği an karşısında ona karşı değişmiş bir Gizem değil aynı Gizem'i görecekti.
Ona asla kızgın değildim. Gözümü onunla açmıştım tüm zorluklara onunla göğüs germiştim.
O benim kardeşimdi bunu hiç bir şey değiştirmeyecekti.



Eğer kaçtığımdan haberi varsa çok üzülecekti. Dışarı çıktığımı bilmiyordu belki, öğrendiğinde idama kadar her türlü kötü düşünce zihnini esir alacaktı.



Cihat'ın şuan delirdiğini biliyordum. Benim için yaptığı çok şey vardı on beş yaşımdan beri beni hep korumuş kollamıştı. On iki yaşında babasının bana yaptığı o iğreç olayı asla unutmayacaktım. Cihat ne yaparsa yapsın ona hiç bir zaman onun istediği gibi bakmayacaktım.




+18Doğarken Ölenler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin