"Dördüncü Bölüm"

2.4K 170 314
                                    

Selam!

Bölümleri haftadan bir atmaya çalışıyorum ama sizlerin yorumlarının da buna katkısı oluyor tabii ki.

Lütfen, yorum yaparak düşüncelerinizi benimle paylaşır mısınız? Bana ilham veren en önemli etken.

Vote: 75

Yorum: 220

Emir Can igrek, Yangınlı şiir

"Dördüncü Bölüm"

4 ay önce...

Gülüşü güzel insanların derin acıları var derlerdi... Her gülüş birçok gözyaşı demekti.

Gülüşleri kısıtlı, gözyaşları daimiydi.

Onun da gülüşleri kısıtlı, gözleriyse yağmur öncesi bulutlar gibiydi. Uzun saçları sırtından dökülüyor rüzgarın estiği yöne göre hareket edip duruyor aynı zamanda hırçın birer dalga misali sırtını dövüp duruyordu. Uzun, ince parmakları avuçladığı yanaklarında iki saniye de bir hareket ediyor düşüncelerine eşlik ediyordu.

Hava sıcaktı.

Üzerinde, yeşilin en can alıcı tonuna sahip bir elbise vardı. Elbisenin düşük omuzları dantelli aynı zamanda oldukça bol ve uzundu. Kahverengi çardakta, dizlerini kendisine çekip oturmasına rağmen elbisenin dantelli uçları çimlere temas ediyordu. Gözlerindeki boşvermişlik uzaktan belirgin olsa da yüreğine sızan anı acılar kendisini boğuyordu. Yanakları derin bir sıkıntıyla doldu.

"Offf," dedi, ağlamaklı bir hâlde.  "Çok yoruldum." Dedi, ellerini yanaklarından çekerek. Ellerini dizlerine sardı yorgunlukla. bide diz kapağına yasladı. "Namazımı da kıldım. Neden hala bir burham içindeyim Allah'ım." Kurumuş dudaklarını ıslatıp bıraktı

Dedesi ona benden af dileme Rabbinden dile demişti.

O da öyle yapmıştı.

Onun huzuruna çıkmış içinden geldiğince doya doya ağlamıştı. Dertleşmişti...

"Tövbe ettim." Dolan gözlerini kırpmadan önce başını kaldırıp sarılı bileklerine baktı. "Görüyorsun değil mi Allah'ım! Nasıl da bilinçsizce hareket ettim. Bana kızgınsın değil mi?" Kendi kendini onayladı. "Tabii ki kızgınsın," kaşlarını çattı. "Ama yok," dedi burukça. "Sen kızgın değil kırgınsın. Ben de kendime kırgınım. Kendimi nasıl bu kadar kolay kaybettiğim için benliğime çok kırgınım Allah'ım."

Kendisine en büyük kötülüğü yapacak kadar kaybetmişti benliğini. Bir serap misali kendisine görünen uzun yolları daraltmış bir çıkmaza koymuştu kendisini.

Kendi kendine güldü. Bileklerini baldırımlarının arkasına saklayıp omuz silkti. Gözlerini karnına düşürdü. Bakmak istedi ancak cesaret edemedi. Elini karnına koymak, onu hissetmek istedi ama buna olan cesareti kaybolmuştu. Onun varlığını kabul edeli olmuştu bayağı... "Kızma bana annecim," ayak parmakları içe bükülmüştü. Onunla konuştuğunda hissettiği burukluk tüm yüzünü abluka altına alıyordu."Ben, çok seviyorum seni." Yutkundu. İnandırmaktı belki kendisini... "Bunu beli edemiyorum ama... Çok seviyorum."

BOZBEYWhere stories live. Discover now