22I "Gökyüzü Sözü..."

996 80 18
                                    

Selamlar! Ben geldim! 

Bölüm hazır olunca dayanamadım ve hemen attım. Sizden daha heyecanlı olmam peki skjsjksjs.

Bu mutsuz geçen ve ağlatan son bölümümüz. Artık ağlamak yok! 

Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur. Biraz geç atıyorum ama okursunuz yine de. Önceki bölümü okumadıysanız onu da okuyun lütfen!

Oy vermeyi ve güzel yorumlar yapmayı ihmal etmeyin. Yorumlarınızı teker teker okuyorum ve çok mutlu oluyorumm.

Hepinize keyifli okumalar ve güzel geceler minik yıldızlarımmm

Seviliyorsunuzzz <333 

***



Simsiyahım, farkım yok hiç geceden...






Bazı ruhların dünyaya sadece ve sadece acı çektirilmek için gönderildiğine inanıyorum. 

Bunu küçükken önüme sayısız hediye, tonlarca para ve ötesi planlanmış bir gelecek sunulduğunda anladım. İnsanların sahte sevgisi, yüzümün güzelliği sayesinde bana duyulan hayranlık, babamın adıyla ismimin anılması ve sırf notlarım iyi diye beni güzel bir geleceğin beklediğini düşünerek yanıma yaklaşılması... 

Bunlar ruhuma acı veriyordu. 

Acının desibeli ben büyüdükçe yükseldi. Ama en büyük acıyı ne babam ne annem ne arkadaşlarım ne sevdiklerim ne de nefret ettiklerim verdi. 

Bana en büyük acıyı minik bir yıldız verdi. 

Gökyüzünde parlayıp kaydığında dilek tutulan yıldızların en parlak olanı, en ışıltılısı ve en acı verici olanı. 

Taehyung...

Umudum, en büyük acım ve tek şifam... Öldüğümü ilk kez onun sayesinde hissettim ve ciğerlerime oksijenin dolduğunu tattıran da ilk o oldu. Hayat ne tuhaf. Birini seviyoruz o en büyük yaramız oluyor ve sevdiğimiz kişinin elleri hayat kokuyor. 

Bedenimdeki acıyla beraber yattığım yerde acıyla kıpırdandım. Omzum uyuşmuştu ve canım yanıyordu. Gözlerimi açmak için bir süre kendimi zorladım. Ancak o kadar yorgundum ki göz kapaklarımı aralayamıyordum. Zihnim sıfırlanmış gibiydi. Neler olduğunu, şu an nerede ve neden bu durumda olduğumu algılayamıyordum. 

Burnuma dolan ilaç kokularıyla yüzüm buruştu. Bu kokudan nefret ediyordum. Mide bulandırıcıydı. Bir süre daha öylece gözlerim kapalı durduktan sonra sonunda biraz gücümü toparlamış ve Gözlerimi yavaşça açabilmiştim. Bir elimi kaldırıp acıyan omzuma koyduğumda kısık sesle inlemiştim. 

Zihnimin kapanan kapıları açılmış ve en son olanlar bir bir zihnime doluşmuştu. Taehyung'u bulamayışım, telefon konuşması ve Taehyung'u kanlar içinde kollarımda hastaneye getirişim... 

Bütün bu olanların bir rüya ya da kabus olmasını o kadar çok istedim ki. O an Taehyung'un iyi olmasından sonra en çok istediğim şey bu oldu. Her şey kötü bir rüyaydı. Taehyung'um iyiydi. İyiydi benim yıldızım. Ancak kendimi kandırmam bulunduğum yeri idrak edebildiğimde sona erdi çünkü bir hastane odasındaydım ve omzum sarılıydı. 

Her şey gerçekti. Taehyung'um hastanedeydi ve yaralıydı. 

Yattığım yerden hızla doğruldum ve ayağıma ayakkabılarımı bile giymeden odadan fırladım. Onu görmem gerekiyordu. Canımın sızısını görmem gerekiyor ve nasıl olduğunu bilmem gerekiyordu. Koridora çıktığımda kapının önündeki koltuklarda Hoseok hyungun oturduğunu gördüm. Kapının açıldığını duyduğunda bana dönmüş ve beni görmesiyle ayağa kalkmıştı. Bizi hastaneye Hoseok hyung getirmişti. 

Driftwood | TaekookWhere stories live. Discover now