25I"Minik Yıldızım Her Zaman Çok Güzel"

952 68 77
                                    

Merhabalar

Umarım hepiniz iyisinizdir. Ülkemizde yaşanan büyük felaket için çok üzgünüm. İnşallah bir daha böyle büyük bir felaket yaşamayız diyeceğim ama deprem bizim ülkemizin maalesef ki bir gerçeği. Ölenlere Allah'tan rahmet, sevenlerine de sabır diliyorum. Ben deprem bölgesinde değilim ve etkilenmedim ama gördüklerim beni bile çokça etkiledi. Yaşananları yok sayamayız ama az da olsa normale dönmeliyiz diye düşünüyorum. Bir süre ben de bölüm atmadım, bekledim ama biraz olsun aklımızın dağılması için yeni bölüm atmaya karar verdim. 

Driftwood'da son çeyreğe girdik. Bundan sonra son beş bölüm falan kaldı diyebilirim. Hiç bitirmek istemiyorum ama artık bir yerde bitmesi de gerekiyor. Sizi sıkmak istemiyorum. Ayrıca yakında gelecek olan yeni kurgularım da olacak. Bu yüzden profilimi takip edin de kaçırmayın. 

Umarım severek okuduğunuz ve sizleri biraz olsun gülümsetecek bir bölüm olur. 

Hepinizi çok ama çok seviyorum. Tanımasam da yazdıklarımı okuyan herkes benim için çok değerli. Kendinize çok iyi bakın ve bana ne zaman isterseniz yazmaktan çekinmeyin. Sizin için her zaman burada olacağım çiçeklerim benim. 

Keyifli okumalarrrrr <3 

****









"Jungkook bırak burnumu!" 

Yanımda oturan Minik Yıldızım tatlı sesiyle sızlandığında iki parmağımın arasına aldığım burnunu canını acıtmayacak şekilde biraz sıktım ve iki yana salladım. Yine aynı hastane odasında bebeğimin yatağına yan yana oturmuştuk. Taehyung'umun rahat etmesi ve yaralarının acımaması için arkasına birkaç yastık koymuştum. O arkasındaki yastıklara yaslanmışken ben de hemen yanına oturmuş, bir kolumu da arkasından omzuna atmıştım. 

Bir haftadır hastanedeydik ve Taehyung'un durumu günden güne iyiye gidiyordu. Yüzündeki yaralar ve morluklar geçmişti. Esmer ten rengi yerine gelmişti. Yanakları al al olmuştu. Yüzüne can gelmişti adeta. İyice toparlanmıştı ve cıvıl cıvıldı benim güzelliğim.   Diğer arkadaşlarımız da, özellikle Seokjin hyung, Taehyung'la çok güzel ilgileniyordu. Sürekli yanımızdaydılar. 

Diğerleri henüz gelmemişti ve biz de son bir saattir Taehyung'la dip dibe oturmuş bir şeyler konuşarak gülüşüyorduk. Biricik bebeğimi güldürmek, tatlı kıkırdamalarını duymak ruhuma o kadar iyi geliyordu ki onu güldürmek için her yolu deniyordum. Onun kahkahaları, gülüşleri sihirliydi. İyileştiriciydi. 

Gülünce toplanan yanakları, yanaklarının baskısıyla kısılan gözleri, kare şeklini alan dudakları...  Ben hayatım boyunca böyle bir güzellik görmemiştim. Gözlerim de kalbim de titriyordu ona bakarken. İçimi titretiyordu. Gönül sızısıydı ama en güzelinden bir sızıydı. 

Hem öldüren hem iyileştiren bir sızı

Üzerine pembe tavşanlı bir pijama takımı giydirmiştim. Üstündeki tavşanların bana benzediğini söyleyip gülüp durmuştu sürekli. Kıvır kıvır saçlarına da çilekli tokalar takmıştık. Bir peri gibiydi. Masal kitaplarında bahsedilen ama kimsenin görmediği o perilerden biriydi. 

"Isırayım mı minik burnunu, hm?" Keyifli bir şekilde konuştuğumda Taehyung burnunu kurtarmak için başını iki yana sallamıştı. "Hayır Jungkook, olmaz!" Kaşlarını çatıp huysuzca konuştuğunda sinsice gülmüştüm. 

Burnunu bırakıp yüzüne eğildim ve tavşan dişlerimle acıtmamaya çalışarak hafifçe ısırdım burnunu. Taehyung hissettiği dişlerimle bağırdığında kahkaha atarak geri çekildim. Geri çekildiğimde Taehyung kaşlarını daha çok çatarak ve eliyle burnunu tutarak kötü kötü bakmaya başladı. Korkunç olmaya çalışıyordu ama daha çok sevimliydi. 

Driftwood | TaekookWhere stories live. Discover now