36-)

986 86 24
                                    

Hyunjin

Jeongin'le geçirdiğim o güzel günden sonra onu evine bırakmış ve sonrasında arabamın durağını sevgili ailemin kaldığı eve doğru sürmüştüm. Onlarla konuşmam ve halletmem gereken meseleler vardı. Özellikle annemle ilgili.

Arabamı evin önüne park ettiğimde arabadan inmiş ve evin kapısının önüne gelerek zili çalmıştım.

Bu evi sevmiyordum ve her seferinde gelmekten nefret ediyordum. Burada geçen çocukluğumun anıları hep karanlıktı ve ne zaman gelmek zorunda olsam içim kararırdı. Zaten yılda 2-3 kez gelirdim o da özel günlerde tüm sülalenin gözüne mutlu bir aile tablosu çizmek için. Her şeyimiz sahteydi.

Kapıyı evdeki hizmetlilerden biri açınca ona karşı ufakça gülümsemiş ve içeri girerek ceketimi çıkarıp askılığa asmıştım.

"Bayan Hwang çardakta dinleniyor, bay Hwang ise çalışma odasında efendim."

"Bana efendi demene gerek olmadığı tonlarca kez söyledim Yejin teyze."

"Aileniz böyle olması gerektiğini söyledi, kurallara uymak zorundayım." söylediği şeyle iç çekmiş ve kafamı sallamıştım. "O zaman etrafta ailem olmadığında söyle bari, böyle çok rahatsız oluyorum."

"Peki efen-- Hyunjin." gülümseyerek bana baktığında ben de gülümsemiş ve ona teşekkür edip oradan ayrılarak direkt annemin olduğu çardağa çıkmıştım.

İçeri girdiğimde annemin her zamanki gibi sigara içip kahvesini yudumlamasına şahit olmuştum. Ona doğru yaklaşırken adım sesleri duymuş olacak ki arkasını dönmüş ve bana bir bakış atarak dudaklarının arasındaki sigara dumanını üflemişti. "Vay vay, gecenin rezil ailesinin rezil çocuğu buraya gelmiş."

Söylediklerine karşı göz devirmiş ve yanındaki sandalyeden birini çekerek oturmuştum.

"Seni buraya getiren nedir sevgili oğlum?" sigarasını tekrardan dudaklarının arasına götürüp üflemişti. Her ne kadar ona sinir olsam da sakin kalıp olanları sakince anlatmayı seçmiştim.

"Belki haberin vardır."

"Ne haberi?" tek kaşını kaldırıp bana baktığında ben de aynı şekilde ona bakmıştım. "Jeongin'in geldiğinden."

Gülmüş ve önüne dönerek sigarasını söndürüp kahve kupasını eline alarak yudumlamıştı. "Eee? O yüzden mi o gece böyle bir rezillik yaptın? Unutamadığın umutsuz aşkın için."

"Umutsuz değildi, onu umutsuz yapan senin boktan planlarındı." kaşlarımı çatarak ona baktığımda sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranması iyice sinirimi bozmuştu.

"Ne planıymış o?"

"Bilmiyormuş gibi davranma, her şeyden haberim var."

"Demek cidden söyledi o kurnaz tilki." elindeki kupayı masaya bırakıp bana döndüğünde bu kadar sakin olması beni daha da delirtiyordu. "Artık öğrendiğine göre tekrar mı birlikte oldunuz?" gülmüştü.

"İkimizin hayatını da mahvettin ve nasıl bu kadar sakin kalabiliyorsun?! Sen... Sen benim çocuğumun ölümünden sorumlusun!" sinirle ayağa kalkmıştım.

"Hayatınızı ben mahvetmedim Hyunjin, o kendisi teklifimi kabul etti ve sonucunda böyle oldu." derin bir iç çekmişti. "Çocuğunuzun ölümünden ben sorumlu değilim. Sevgili aşkın çok güçsüzdü ve eninde sonunda o çocuk yine de düşecekti."

"16 yaşındaki bir çocuğa böyle bir teklif sunmana yine de gerek yoktu! Sadece yardım etsen ölür müydün?!" sinirle olduğum yerde dönerken ellerimi saçlarıma geçirmiştim.

love is you - hyuninWhere stories live. Discover now