11. ALDATICI SANCILAR

2K 250 373
                                    

KIYAMET PERİLERİ VADİSİ

♪ New West, Those Eyes

11. ALDATICI SANCILAR

🌘

Yörüngeme girdin. Yörüngeme girdin ve sana yemin ederim, çıkmana artık asla müsaade etmeyeceğim.

Dün geceden beri durmaksızın zihnimin içinde tekrar eden o büyülü cümle bundan ibaretti.

Beni öpüşü aklımdan çıkmıyordu. Dudaklarının efsunlu tadı aklımdan çıkmıyordu. Kristal maviliklerinde parıldayan şehvet, kalçamı avuçlayan büyük kemikli elleri ve birbirine yaslanmış bedenlerimiz...

Aklımdan çıkmıyordu.

Bana ilk kez Desir diyişi aklımdan çıkmıyordu.

Sırtımı sarayın buzdan duvarına yaslamış, üstü açık tavandan bulutlu gökyüzünü izlerken bile onu zihnimden atamıyordum. Büyük oyunlar dönüyordu, nerede ve nasıl olduğundan bihaber olduğum kayıp bir kardeşim vardı, üstelik asla mantıklı bir açıklamasını bulamadığım değişik rüyalar da görüyordum ve benim tek düşünebildiğim, yaklaşık bir saat önce ben yarı uyanıkken kulağıma bir işi olduğunu fısıldayarak alelacele sarayı terk eden Alpes'ti. Yalnızca Alpes.

Gözlerimi açtığımda bu ıssız sarayda bir başımaydım. Ama nedense uykumun arasında yanaklarıma konulan ufak öpücükleri ve kulağıma fısıldanan tatlı kelimeleri anımsıyor gibiydim. Peri Kızı. Rahat dur. Elimi bana geri ver. Hemen döneceğim. Gibi gibi.

Uyandığımda etraf, her zamankine nazaran çok daha sıcaktı. Bunu onun yaptığını biliyordum. Ufak köşe mutfağına girip yemek yerken de aklımı o kurcalıyordu. Kutsal Gök Ana. Bu normal değildi. Nereye gitmişti yine? Beni niye burada bir başıma bırakıyordu?

Bunları zihnimden geçirmem bir yana, bir saniye bile geçmeden düşündüklerimden ötürü rahatsız olup derin bir suçluluk duygusu hissettim. Belki gerçekten halletmesi gereken bir işi vardı ve sebebini bilmediğim bir mevzudan ötürü arkasından atıp tutmam mantıksızdı.

Niflheim'daki üçüncü günümdü. Neredeyse 20 yıllık düzeni monoton, sıradan hayatımdaki ilk ve en büyük gelişmeydi. Ölümlü topraklarındayken bu zamana dek derenin öteki yanına geçmeyi bile aklımın ucundan geçirmezken, şimdi tüm olanlar koca bir şakadan ibaretmiş gibi buradaki üçüncü günümü tamamlamış olmam fazlasıyla trajikomikti.

Ayrıca Kayram'ın son durumu hakkında da hiçbir bilgiye sahip değildim. Onu en son gördüğümde pek iç açıcı bir durumda değildik fakat Alpes'in söylediklerine tuhaf bir şekilde güveniyordum. Onun, Kayram'ı sapasağlam ölümlü topraklarına bıraktığına ve zihnini temizlediğine güveniyordum.

Neyse ki zaman kavramı iki diyarda da farklı işlediği için biraz olsun şanslı hissediyordum. Çünkü öbür türlü benden günlerdir haber alamayan Kayram'ın ortalığı ayağa kaldıracağını biliyordum.

Dakikalardır sisli gökyüzünde dolanan bakışlarımı ani bir sapmayla aşağı indirdim ve sertçe nefesimi verdim. "Yeter bu kadar." Kendi kendime mırıldanıp, oturduğum yerde ayaklanırken Alpes'in yokluğunun beni neden bu kadar bunalttığını anlamaya çalışıyordum. Fazlasıyla sıkılmıştım ve temiz hava almak istiyordum. Bu yüzden taht odasından çıkıp, eski sarayın büyük bahçe kapısına ilerlerken, biraz etrafı dolaşsam bir şey olmaz diye düşündüm. Sonuçta burada yaşayan yerli halkın zihninde artık bir Soytarı'dan farksızdım, bu sorunu dün gece halleden Alpes'ti ve bu yüzden biraz da olsa güvende hissediyordum.

KIYAMET PERİLERİ VADİSİWhere stories live. Discover now