18. Affet Beni Akşam Üstü

11K 918 691
                                        

100 BİN ÖZEL BÖLÜMLE, UZUNN VE DOYURUCU BİR BÖLÜM SİZLERLE! 

Ne kadar yıldız ve yorum alırsa, hikayemin o kadar çok keşfete düşüyor ve yeni okurları selamlıyor. Bu uğurda sürekli yorum atan ve hikayeyle ilgili paylaşımlar yapıp, benim yerime de çalışan okurlarımı sımsıkı kucaklıyorum. Kız kardeşten öte oldunuz benim için. İçimi dışımı döktüğüm bu satırları okuyor ve bana farkında olmadan yarenlik ediyorsunuz. İyi varsınız. <3

Yüsra'ya o gün, o radyoya istek parça attırmasına emreden hormonlar, şimdide sulu göz bir edayla bebek kıyafeti seçtiriyor ve istemsizce içinde isyan peyda oluyordu. 

Hayal ettiğinin ötesinde bir mutluluk, asla hayal edemeyeceği kahır dolu yalnızlığıyla çakışıyor; şu günlerde ağırlaşmaya başlamışken, çocuğunun cinsiyetini bile öğrenmişken bir gülüyor, bir ağlıyor ve benliğinin doğasıyla çelişiyordu.

O mesajı dinleyip dinlemediğini bilmiyordu Yüsra. Ama çocuğunun cinsiyetini duyduğu anda, kalbinden kopup gelen bu haykırışa engel olamamıştı.  Bir babayı çocuğundan ve karısından ayıran bu öfke, inat, katı intikam tutkusu nereden geliyordu?

Çoğu kez yengesi onu sakinleştiriyordu. Erkeklerden ve onların saçma, "Seni korumak için," algısından beraber bahsediyorlar, hatta çoğu kez Ece ablası ve Erva yengesiyle ağabeylerini de çekiştiriyorlardı. Elbette yengesi ağabeyine pek toz kondurmuyordu. Ece ablası onun yerine açıyor ağzını, yumuyor gözünü ve Yüsra'ya her erkeğin Tugay kadar inatçı olabileceğini öğretiyordu. 

Önce sakinleşiyor, sonra kalp atışını duyduğu, ilk hareketini hissetti ve geçen günlerde artık dayanamayıp cinsiyetini öğrendiği o gün olduğu gibi, öfkesi tazeleniyordu.

Bebek kıyafetlerini elinde tutarken, göz ucuyla ağabeyine ve yengesine baktı. Kaşları çatıldı. Sanki halen sınırdaydı. Halen tehlike altındaydı da, ağabeyi onu gözünden bile çok koruyordu. Yüsra eskiden kapalı kaldığını sanırdı, en azından okulu, kendine has bir hayatı olduğunu şimdi görüyordu. Son günlerde hastane, ev ve ara sıra açık havalarda ailesiyle beraber oturmalar dışında hayatı oldukça monotondu. Üstelik mahkemesi düşmüştü. Yüsra nasıl olduğunu bilmiyordu ama affı istenmişti. Ancak bu ay içi karar geldiğinde, gebelik durumunu ilgili kişilere bildirmek zorunda kalmıştı. Bu sebepten göreve başlaması doğum izninden sonraya kalmıştı. 

Yüsra elinde tuttuğu tulumu bakarken gözüne bir ayna takıldı. Kendine uzun zamandır bakmıyordu. Bu garipti. Benliğinden hoşlanmıyor, bunun sebebinin kilo alması olduğunu söyleyerek kendini kandırıyordu. Hayır, kendine bakmıyordu çünkü Tugay'ın görmesini istediği haline, yalnız başına baktığı her seferinde duygu seline kapılıyordu.

Elbiseyi şiş karnına doğru tuttu. Çocuğunun cinsiyetini belli eden pembe renkteki küçücük tulum, karnını kısmen örttü. 

Doğumuna bir buçuk ay kalmıştı. İnanamıyordu. Zaman su gibi akıyor, bekleyişleri hep hüsranla son buluyordu. 

Ağabeyi seslendi. "Şunu da alalım." Yüsra utanarak ağabeyinin elindeki küçük kıyafete baktı. Kızının cömert bir dayısı olacaktı çünkü onun için şimdiden dünyaları almıştı.

"Çok fazla eşya alıyoruz ağabey," dedi utana sıkıla. "Hem evinize dolduruyoruz, yer kalmayacak."

Ağabeyi ona sert sert baktı. Bu tatlı sert ifadesi Yüsra'ya çoğunlukla takındığı ifadeydi. Genç kız ona sarılmak istedi ama karnına çarpacağını bildiği için sadece elini uzattı. Ağabeyi ellerini tuttu. Yüsra sıkıca tutundu ve gülümsedi.

"En iyisini sen bilirsin ama bence Liva'nın küçükleri çok fazla. Bir kaç parça da taze aldık, bence yeterli olacaktır."

"Gönlünün bir şeyde kalmasını istemiyorum."

Sana Teslim Oluyorum (Umut Serisi 7)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora