12 | gecenin yıldızı

2.6K 312 336
                                    



12 | gecenin yıldızı

Yavaşça binanın kapısını açtım ama arkasından gelen takırtıyı duyduğumda aceleyle kapıyı tekrar kapattım. Hızlı davranmama rağmen yerinden düşen şarapnelin metalik sesi tüm binada uzun süre yankılandı. Bu küçük aksiliğin sonuçları beni korkuttu, binanın içindekiler sesi duyabilir, her an buraya gelebilirlerdi.

Bana buraya gelmemi söylenmiş olsalar bile, sürpriz unsuruyla üstünlük sağlamak istiyordum.

Etrafa baktığımda her yerde moloz yığını olduğunu gördüm, zemin o kadar dağınıktı ki zar zor yürüyebiliyordum. Zeminin üstüne bazı farklı yollar yapılmıştı: biri pencereye, diğeri asansöre gidiyordu ama geri kalan yolların nereye ulaştığını göremiyordum.

Işık, hiçbir şey göremeyeceğim kadar loştu bu yüzden telefonumun flaşını açtım bunu yaparken tavandan sarkan bir şeye çarpmamla hızla irkildim, kenara bir adım atarak ondan kaçındım ve asansöre bindim.

Asansörün, içinde yanan ışıktan dolayı hâlâ hizmette olduğunu düşünmüştüm ama yerde "Hizmet dışı, kullanmayın" yazan bir levha duruyordu. Gerildim ve yavaşça oradan çıktım, gerçekten de bu binanın ne kadar çürük olduğunu hissetmiştim.

Dışarı çıktığımda alçak bir uğultu duydum ve yukarı çıkmadan önce asansör kapısı kapandı. Bu kafamı karıştırdı ama asansörün neden ve nasıl çalıştığını umursamadım bunun yerine, üst kata çıkmak için tuğlaları üst üste dizip merdivenlere benzeyen bir yol yaptım.

Yüzümü buruşturarak etraftaki tuhaf maddelere dokunmamak için eldivenlerimi giydim. Tuğlaların üstüne çıkıp yürüdüm. Üst üste dizdiğim tuğlaların tepesine ulaştığımda yürümem için başka bir yol açmak yerine molozların üzerinden tırmanmaya karar verdim.

Tökezlememek ve kendime zarar vermemek için denge kurmak önemliydi - tam da bunu düşünürken ayağımın bileğinde keskin bir ağrı hissedince ağzımı kapatıp dişlerimi sıktım. Kalan mesafeyi atladım, kontrollü bir nefes verip dizlerimin üzerine düşmeden yere inmeyi başardım.

Dikkatli olmadığım için bu benim suçumdu, sanırım. Ayağıma bakarken titrek bir sesle tısladım. Parmağımı ayakkabımın tabanına sürttüğümde kan göremedim, bu da bastığım şeyin çok kötü olmadığı anlamına geliyordu ve fazla endişelenmeden devam edebilirdim.

Söylemesi yapmaktan daha kolaydı ama sanırım Taehyung'u geri alana kadar acıyı yeterince uzun süre görmezden gelebilirdim. Bu düşünce aklımdan geçtiğinde adımlarımı durdurdum ve kuru bir kahkaha patlattım. 'Taehyung'u geri alana kadar' Ona hiç sahip olmamıştım ki.

Şu an ölüyse, beni içine soktuğu bu aptal durumda yalnız bırakmıştı. Yaptıklarının sorumluluğunu almalıydı ve benim tek başıma halletmeme izin vermemeliydi, ben henüz bunu yapmaya hazır değildim.

Bu yüzden ona ihtiyacım vardı. Sadece hayatta kalabilmesine ve beni tüm suçlu arkadaşlarından korumasına ihtiyacım vardı.

Yaşıyor olmasını umut ediyordum.

Tırabzanın sağlam olduğundan emin olduktan sonra yaralı ayağım üzerinde yürümemek için ağırlığımın çoğunu onun üzerine verdim. Bileğimdeki yanma hissi kendini belli ediyordu. Çenemi sıkarak başımı salladım ve en üst kata ulaştım, ama oranın da boş olduğunu gördüm.

"Eğer bu bir şakaysa, sizi... sizi..." Hayal kırıklığı içinde inleyerek devam edip etmemem konusunda içimden tartışmaya başladım. Ama mektubu sadece Taehyung'un kendisinin yazdığını düşünüp öylece boşveremezdim bu yüzden burayı iyice kontrol etmeliydim.

god of the city; taekook Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz