30. Bölüm: Acı Veren Aşklar

34 5 23
                                    

Teoman.

Bazen ne yaparsanız yapın kafanızın içindekilerden kaçamıyorsunuz.

Nereye giderseniz gidin.

Kiminle olursanız olun.

Fikret'in olayı kafamın içinden bir saniye bile çıkmıyordu. Semih'in söyledikleri zaten başlı başlına bir olaydı.

Çok fazla şey vardı kafamın içinde.

Şimdilik bitecek gibi de durmuyordu.

"Mesele onu seviyor olması değil, değil mi? Mesele bunun doğurabileceği sonuçlar."

Ahu'mun, güzel eşimin dudaklarından dökülen cümlelerden sonra ona doğru döndüm. Gecenin bir yarısıydı. Semih'in gittiği günün akşamıydı ve yatakta uzanmış konuşuyorduk.

"Bir düşün Ahu," dedim kafasını omzuma yaslamış Ahu'ya bakarken. Derin bir nefes aldı. "Neler olabileceğini bir düşün. Fikret'in hissettiklerinin ona neler yaptırabileceğini bir düşün." Kısıkça bir küfür savurdum. "Elbette mesele bunun doğurabileceği sonuçlar."

Öfkeme hakim olmak istiyordum. Bunu genelde pek başaramazdım ama şimdi buna mecburdum. Zaten her şey yeterince karışıktı. Bir de böyle şeylerin kimseye yararı olmazdı.

"Ama Teo," dedi Ahu yeniden konuştuğunda. "O zaman hiç bitmeyecek mi bu durum? Yani, insan aşık olduğu kişiden nasıl vazgeçebilir ki?"

Bu da ayrı bir konuydu zaten ama cevabı daha çok canımı sıktığından, bir şey söylemedim. Girersek çıkamazdık çünkü. Öyle bir konuydu.

Bu yüzden konuşmadım.

Elimi bir süre kulağımdaki gri renkli küpeye attım ve bir süre oynadım. Ahu bu konuda sessiz kalışıma hiçbir şey tepki vermedi. Çünkü biliyordu ne hissettiğimi. Anlıyordu. Zaten hep anlardı.

İkimizde hiç konuşmadık bir süre.

Koridordan gelen adım sesleri doldurdu kulağımı. Muhtemelen Fikret'ti. Bize en yakın oda onun odasıydı ve şimdi de oraya gidiyor olmalıydı. Yeniden bir küfür savurdum. Neden bu noktaya getirmişti ki bizi? Neden o kızdı, neden?

Ahu bana doğru biraz daha yaklaştı ve kolunu belimden yan tarafa atıp, vücudunu biraz daha bıraktı benim üzerime. Bu ağırlıktan hiç şikayetçi olmayıp daha sıkı sardım onu. O sırada Ahu'nun yeniden derin bir nefes aldığını işittim. "Peki Semih Bey?" dedi hemen ardından. Elini hafifçe aşağıya indirdi ve yatak örtüsünün üzerinde duran bacağımın üzerinde daireler çizmeye başladı dalgınca. "Bu kadar zaman neler olduğunu sordunuz ama o zamanı değil, dedi. Neden şimdi karar verdi söylemeye?"

İşte bunu hiç bilmiyordum.

"Semih bu," dedim kahverengi gözlerimi Ahu'ya çevirirken. Ahu'da bana doğru döndü. Onun neredeyse siyaha yakın derecede koyu renkli gözleri bu karanlık gecede bile ışıl ışıldı. "Mutlaka vardır bir planı. Ama her şey neredeyse ortaya çıktı diyedir belki de. Orospu çocuğu Sadi de her şeyi öğrenmiş zaten. Saklamasını gerektirecek bir şey olmadığını düşünmüş olabilir."

BEŞ YAPRAKLI YONCA Where stories live. Discover now