#AnnelerGününeÖzel

76.7K 4.7K 293
                                    

Bu gün anneler günü. Sokaklar, caddeler ve bütün çiçekçiler seni bana hatırlatıyor ve sen yine bu senede yoksun. Her sene olmadığın gibi. Anne kelimesi o kadar ağır bir vasıf ki, hiç senin üzerine koymayı başaramadım. Yakıştıramadım.. Ama yine de olsaydın keşke.. Hiç bir şey demeseydim. Sadece sana baksaydım ve sen gözlerimden anlasaydın. "Anneler günün kutlu olsun." dediğimi.. Belki kulakların iştmeseydi fakat kalbin hissetseydi. Gözlerim anlatsaydı, sana olan sevgimi, özlemimi..

İlk adım attığımda yoktun, ilk kelimemi söylediğimde, ilkokula başladığımda, mezuniyetimde, genç kız olduğumda da yoktun... İlk aşık olduğumda.. Neden bu kadar yoksun anne? Sana bu kadar ihtiyacım varken, neden bu kadar yoktun? Bir insan bu kadar yok olabilir mi?

Anne kelimesi herkes için mutlulukken, benim dudaklarımda yarım kalan acılı bir tebessüm. Çiçek götürebileceğim, bir mezarın bile yok. Onu bile bana çok gördün, işte sen o kadar bile yoksun.. O kadar yoksun ki.. Sanki hiç olmamış gibi.. İçimdeki acı her gün büyüyor anne. Kendime çok kızıyorum fakat ihtiyacım olmadığını bile bile özlemim artıyor. Belki gerçekten de ihtiyacım yok fakat ya olursa? Sen yine de çıkıp gelsene anne. Olur da, omzunda ağlama ihtiyacı duyarım belki.

Çiçek alacağım kişim yok bugün. Öpeceğim, doyasıya koklayacağım bir koku.

Gözyaşları ahenkle yanaklarından boynunu bulduğunda, gözlerini sımsıkı kapatarak içindeki hıçkırığı bastırdı ve açarak, parmaklarını telefon klavyesine götürdü. Yazmaya devam ederken, hıçkırıkları boğazında diziliydi.

Kokun nasıl acaba? Her anne kadar güzel mi? Ama sen anne değilsin, belki de öyle güzel hiç kokmadın. Benim hiç evlat kokmadığım gibi..

Bu kadar varlığın arasında, yokluğun adını anne koydum ben. Her şeyim vardı fakat bir şeyim yoktu. O tek olmayan şey sendin. Tek ve o kadar büyük bir ıstırap ki bu; bütün varlıkları kör, hiç etti.

Masal gibiydin.. Başlayışı mutlu bir heves, sonu buruk bir hüzün. Nasıl başlardı masallar? Bir varmış, bir yokmuş..

Bir anne varmış, bir anne yokmuş..

Telefondaki günlük kısmından çıkarak, telefonu kapattığında, başını öne eğip iki elinin arasına aldı. Gözyaşları yatağa ahenkle damlayarak, izler bıraktığında, sert yağmurun asfaltla tanışması gibi ses çıkartıyordu. Yağmurun yer ile tanışığı o anki birleşim bile ona özlemi hatırlatıyordu. Titreyen dudaklarını birbirine bastırdı ve boğazındaki yumru, nefes almasını engellerken, kızardı. Nefesi kesilmiş, ciğerlerine oksijen gitmiyordu.

Eda'nın çığlıkları odasına kadar ulaştığında, kulaklarını tırmaladı. Koşuşturma sesleri büyük villanın içinde yankılanıyordu. Hemen ardından da Betül'ün peşinde koşma sesledi.

"Daha saat çok erkek tatlım. Biraz daha uyumalısın. Sonra seni zaten kaldıracağım."

Hıçkırığı dudaklarının arasında, dünyanın en acılı sesi olarak çıktı. Ağzından çıkan sesi, kulaklarının işitiyor olması daha da canının yanmasına sebep oldu. Eline telefonu alarak Facebook hesabına girdiğinde, mesaj butonuna tıkladı. Annesinin kendisine en son yazdığı, satırlara göz gezdirdi. Amerika'ya gitmeden önce yazdığı satırları.. Söz vermişti. Sözünü tutar mıydı? Anneler söz tutardı değil mi?

Parmakları klavyeye gittiğinde bir anlık sadece yazmak istedi fakat başaramadı. Öfkeyle telefonu, odanın boş alanına fırlattığında, büyük bir gürültü çıktı. Yatağın içinden kalkarak doğruldu. Minik çantasını aldığı gibi hızla odasından çıktı. Adımları merdivenlere ulaştı ve çıkış kapısına yönelirken spor ayakkabılarını eline alarak giydi.

OYUN BİTTİ 2 ✽ 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin