9. Bataklık

1.6K 103 22
                                    

Kontrol.

Atahan tek eliyle direksiyonu kavrar, tek eliyle vitesi D'den L'ye aldıktan sonra el freninin üzerinde parmağını gezdirirken bir nefes aldı.

"Frenler tutmuyor," demişti Hanzade'ye, sakin sakin. Bunu ne zaman fark ettiğinden çok emin değildi. Işıklarda fark etmiş olmalı ve arabayı tekrar hareketlendirmemeliydi belki. Daha fazla hızlanmamak için önce hız sabitleyiciyi açar, daha sonra da yüzünü buruşturarak arabayı bariyerlere yaslarken aklında tek bir şey vardı.

Kontrol.

Virajı alacak ve evin yoluna girecekti. Oraya kadar gitmeyi riske etmeli miydi, yoksa bariyerlere uygun bir hızda girip arabayı durdurmalı mıydı, bunun kararını vermek son derece zordu. En azından şansı, yolun çok rampa olmamasıydı. Bariyerler bitmiş olsa da etrafta ağaçlar vardı, ve Atahan sürüş becerilerine eve gidebilecek kadar güveniyordu. Gerçi, sürüş becerileri ancak frenleri çalışan bir arabada bir anlam ifade ediyordu.

Yine de, durmak veya devam etmek kararı onun elindeydi.

Göz ucuyla da olsa Hanzade'ye bakmaya cesaret edemedi. Yolun boş olmasına şükretse de elini el freninin üzerinden çekip dörtlüleri yaktı, bitmek bilmiyormuş gibi gelen yola küfretti içinden. On beş dakika. En az üç saattir yoldaymış gibi hissediyordu şu an, sırtından süzülen soğuk ter damlalarını hissetmemeye çalışmak, bağıra bağıra bir şeyler söylemek istese de kontrolü kaybetmemek için kendisini kasmak, tüm dikkatini yola vermesiyle birlikte bütün enerjisini hızla tüketiyordu.

Kontrol.

Hanzade'den ufak ağlama sesleri geliyordu. Teselli etmem gerekmiyor mu? Söyleyebileceği herhangi bir sözün yoldan dikkatini çalacağına emindi. Onun yerine düzenli aralıklarla artık işe yaramadığını düşündüğü frene basmaya, olabilecek bütün yönlerden çıkabilecek araba veya yayalara karşı hazırlıklı olmaya devam etti. Buna ne kadar hazırlıklı olunabilirse.

Sekiz yıl sürdüğünden emin olduğu yolun sonuna geldiğinde, araba kendi kendine durabilecek kadar yavaşlayamamıştı. El frenini çektiyse de, garajın kapalı kapısına çarpmaya engel olamadı.

Metalin metalle çarpışması büyük bir gürültü kopardı, hava yastıkları sanki çok büyük bir olay olmuş gibi açıldığında kollarındaki yanmayı hayal edip etmediğinden emin olamadı. Nefesini tutarak Hanzade'ye baktı, genç kadının korkuyla çarpılmış yüzünü gördüğünde kastığını bilmediği sırt kaslarının gevşediğini hissetti.

"İyi misin?" diye sordu, zor çıkan sesiyle.

"Hayattayım," diye yanıtladı genç kadın, titrek bir sesle. "Canım da çok yanmıyor. Demek ki bir şey olmadı."

"Emin misin? Hastaneye gidebiliriz."

"Eminim." Başını salladı, bakışları kendi üstüne başına dönmüştü. "Kan falan da yok, iyiyim bence."

Atahan yutkunarak emniyet kemerini açtı. Ellerinin titrediğini ancak o zaman fark etmişti. Kafasında, bir sonraki yapılacaklar listesi mide bulandırıcı bir hızla dönüyordu: Kiralık araba olduğu için polisi ara, içtiğin bir kadeh şarabın bir alkol kontrolünde limitin üzerinde çıkmaması için dua et, sonra sigortayı ara...

Sıkıntılı bir nefes vererek kapıyı açtı, arkadan dolanarak Hanzade'nin olduğu tarafa geldiğinde yüzünü rahatlatmaya çalıştı. Genç kadın kocaman olmuş gözlerle, olduğu yerde kalakalmış, öylece duruyordu.

"Hanzade?"

"Hmm?"

"Arabadan inmelisin diye düşünüyorum."

Seher YıldızıМесто, где живут истории. Откройте их для себя