115- ÖLÜM PERİSİ

1.6K 102 30
                                    

KIYAMETE 37 GÜN KALA

Gözlerimin önünde yaşadığım ölümün üzerinden iki gün geçmişti. Günlerin geçişini rahatlıkla sayabilirdim. Tıpkı yaşadığım ölümleri kolayca sayabildiğim gibi. Hiçbirinin ölümüne engel olamadım. Annem ve babamı yemek masamızda kendilerini sessizce kurşunlamasını izlemiştim. Ne ayağa kalkabilmiştim ne bir çığlık dökülmüştü dudaklarımdan. Amcam Talat öldü. Berrin, Nilay öldü. Yanlarında bile değildim çünkü Sinan tarafından kaçırılmıştım. Ama yanlarında olsam da onları da engelleyemezdim, biliyordum. Sinan öldü. Ablam sandığım Şahan, ikizini benim yüzümden öldürmüştü. Engel olamadım çünkü alevlerin ortasında yaralı yatıyordum. Eğer yaralı olmasaydım Sinan'ın ölümüne de engel olamazdım, biliyordum. Vehmi öldü. Hapisten çıkar çıkmaz öldürüldü. Bana tüm olan biteni kendi anlatacaktı, Ümmühan buna izin vermedi. Onun da canına zarar verdi. Vehmi'yi asıl öldürmesinin nedeni babasından dolayıydı. Tüm olanları Ümmühan'dan dinlesem de Vehmi başına gelecekleri biliyormuş gibi anlatacaklarını videoya almıştı. O videoyu defalarca izledim. Her şeyi tekrar tekrar dinledim, beynime her kelimesini kazıdım. Yine de bir sonraki sonuca engel olamadım. Ümmühan, babaannemin de canına kıydı. Yaşlı, muhtaç bir kadını hiç zorlanmadan iki torununun gözlerinin içine bakarak öldürdü. Ölümünden emin olana kadar başında bekledi. Çırpındım, çığlık atmaya çalıştım. Hepsi nafileydi. Bazen ölümü çığlıklar da engelleyemiyordu. Bunu Şengül'ün ölümünde yaşadım. Sonuç olarak iki günlük yaşadığını öğrendiğim babamın annesinin canını da aynı kadına kaptırdım. Aklınca herkese yaptıklarının bedelini ödetiyordu. Sırf babasından intikam almak için Vehmi'yi öldüren kadındı. Vehmi'nin suçu neydi?

Peki Şahan'ın suçu neydi? Annesine yaranmak için Şengül'ün yerini Ümmühan'a bildiren kendisiydi. Ne oldu peki? Kandırıldığıyla ortada kaldı. Ümmühan işini hallettikten sonra sahte oğullarını toplayıp kliniği terk etmişti. Şahan'ı yanında götürmedi, giderken o yokmuş gibi davrandı. Şahan'ın hayal kırıklığı ne kadar paha biçilmez olsa da odadaki ölü bedene rağmen o an ablama dahi içim acıdı. Sonrasında o da gitti. Gitme demedim. Ben ölümleri durduramıyordum. Artık gidenlere diyecek bir şeyim yoktu.

Olayları yerde dizlerimin üzerinde hazmedip ayağa kalktığımda yaşlı kadının ölüsünü yakından seyrettim. O an ağzım bezle hâlâ sımsıkı bağlıydı ama ellerimi yukarı kaldırıp da bezi çözecek akılda değildim. Aklımdan tek geçen amcam Cevat'a ne diyeceğimdi. Geçmişte annesini Ümmühan'dan kurtarmıştı. O akşam ise annesinin ölüsüyle karşılaşacaktı. Bu iş artık can davasına dönecekti. Amcam durmayacaktı, Ümmühan'ı öldürmek için elinden ne geliyorsa yapacaktı. Bedir'i de tutamayacaktım. Yatakta küçücük kalmış kadının cansız eline alnımı yasladım. Başımı yana çevirdiğimde raftaki cansız çiçeklere baktım.

Kar bile durmuştu. Bir can aramızdan ayrılınca fırtına bile etkisini azaltmıştı. Gözlerim pencere dışarısına boş hislerle baksa da aklım avucumda tuttuğum ufak kameradaydı. Bu kamerayı cansız çiçeklerin arasına sıkıştırdığımda belki gizliden gizliye yaşayan annem ve babamın varlığını öğrenirim diye düşünüp babaannem Şengül'ün odasına yerleştirmiştim. Kayda alınan şey ise Şengül'ün ölümü, Ümmühan'ın vahşeti olmuştu. Avucumun içindeki cihazı daha sıkı sardım.

Şengül'ün cenazesi dün Denizli'de defnedilmişti. Kayıtlarda zaten ölüydü. Cenazeye gitmedim. Ölüsünü yaşadığım kadının cenazesine gitmem neyi değiştirirdi? Amcamın kahrolan gözlerine bakmam acımı mı dindirecekti? Benim yerime Bedir'in anne ve babası gitmiş, amcamı yalnız bırakmamışlardı. Zaten Berat yaşadığım faciadan dolayı yolculuk yapmamı istememişti. Denizli'ye gitmeme bahanem... Kederle gülümsedim.

Odanın kapısı açıldığında kimin geldiğini tahmin etmem zor olmadı. Kapı sessizce kapandı, yavaş adım sesleri arkamda durdu. Omuzlarıma dokunan ellerdeki güveni hissetsem de benim ona verebileceğim güvenim yoktu. Ölümü çeken kadındım. Gözlerimin önünde gerçekleşecek bir sonraki ölümün gecemin sahibi olmayacağının garantisini bana kimse veremezdi. Tüylerim ürperdi. Dudaklarını saçıma bastırıp ılık nefesini üflediğinde beynimdeki gri dumanlar dağılır gibi oldu. Elini omzumdan çekmeden yanıma oturdu. Şimdi ikimiz de kararmaya yüz tutmuş havayı izlemeye başladık. İki gündür kendini suçluyordu. O akşam sütlacı hemen alabilmişti fakat dakikalarca kolonya arayıp durmuştu. Çünkü hangi çeşit dalini alacağını bilmiyordu ve sürekli beni arayıp durmuştu. Telefona nasıl bakabilirdim ki? Sinanlar tarafından bir köşeye hapsolmuş, yaşlı gözlerle Şengül'ün ölümünü izliyordum. Bedir'in kendisini suçladığı kısım burası değildi. Klinikteki tüm korumaların, personelin, doktorların, güvenliğin kısa yoldan uyutulmasıydı. Böyle bir şeyin olacağı ne Cevat'ın ne Bedir'in aklına gelirdi. Ümmühan tüm kliniği bayıltmıştı. Bedir o gün odaya telaşla girdiğinde beni, dizlerimin üzerinde çökmüş, şakağımı cansız ele bastırmış, ağzım bezle sımsıkı bağlanmış vaziyette bulmuştu. Hemen arkasından da Cevat amcam gelmişti.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin