~9~

1.1K 29 100
                                    

Hihi...


Helin Güneş

Saatler vardı. Hatta bir saat. Üzerimde mavi hasta önlüğü vardı, saçlarım at kuyruğuydu ama birazdan başıma bone takılacaktı. Büşra, okuldaydı. Koza ve Işık tekli koltukta sıkışık bir şekilde oturuyorlardı. Lal ve Mutlu kantine gitmişti, Bartu koltukta gülümseyerek bizi izliyordu, Yankı yanımda bir eli elimde, bir eli karnımdaydı.

"Oğlum yanlız bıraksanıza bizi." Dediğinde Yankı kaba bir şekilde Işık'ta ayaklanıp, "Gerçekten." Dedi. "Bunların bir özeli olamadı tanıştıklarından beri."

"Olmuş işte." Dedi Koza kaşlarını çatarak ayaklandığında. Işık beni öperek dışarı çıktığında Bartu alnını öpüp bir kaç şey mırıldandı. Koza onun ağzını taklit ederek elimi tuttu ve Büşra'yı öper gibi öptü.

Onlar dışarı çıktığında başımı, Yankı'nın omuzuna koydum. Saçlarımı öptü. "Korkuyorum..." diye mırıldandım. "Korkma." Dedi. Kendiside korkuyordu halbu ki.

İçimden geçenleri duymuş gibi, "Tamam bende korkuyorum ama sen korkma. Ameliyata iki kişi girip üç kişi çıkacağız. Buna inanıyor musun?"

"Inanıyorum."

"Çok güzel olacak."

"Çok çok güzel olacak."

"Oğlumuzu elimize alacağız." Dedi. Sanki bir mucize gibiydi şuan yaşadıklarım. Benim aşık olmam, Yankı'nın aşık olması. Birine güvenmem, onunla evlenmem. Anne olmak. Baba olmak... Mucize gibi.

Başka bir hayat gibi.

"Mucize gibi." Diye mırıldandım.

"Ah uykusuz geceler." Dedi.

"Baş ağrıları." Diye inledim.

"Süt kokusu..." sesinde huzur vardı.

"Küçücük parmakları!"

"Ayakları."

Derin bir nefes aldığımda o da verdi ve tekrardan saçlarımı okşamaya başladı. "Helin sanırım ben bayılacağım."

Sokak Nöbetçileri (KURGU)Where stories live. Discover now