I Have to... ~1~

115 12 36
                                    


🍂🍁

'Zhan ge, seni seviyorum. Yanında olmak istiyorum.'

Bunların hepsini keşke ona söyleyebilseydim. Beynim susmuyor ama tenim dilsiz bir şekilde cevaplar veriyordu. Eğer konuşabilseydim, eğer kelimeler yangınım değil ateşim olsaydı, sadece kendimi değil onu da yakabilirdim.

Ama olmuyor. Yapamıyorum. O çaresizlik içinde tüm sorunlara karşı göğüs gererken ben ondan bencilce şeyler isteyemezdim.

Şimdi eminim daha iyidir. Çevresinde onu zora sokacak çocuksu bir Yibo, duygularını kontrol edemeyen dikkatsiz bir Yibo, cesaretiyle övünen aptal bir Yibo, artık yok.

'Umarım böyle mutlusundur Zhan ge. Her şeyden önce bu önemli. Belki benden, belki bizden bile önemli. Sadece gülmeni istiyorum.. Emin ol tek istediğim bu..'

Gitmiştim. Daha fazla durmamın anlamı yoktu. İster çaresizlik olsun, ister korkaklık olsun, ister adı imkansız aşk olsun. Ben onun mutluluğu için giderdim ve gitmiştim. 'Zorundaydım' sana karşı Zhan ge. Tıpkı bu gidişe 'zorunda' olduğum gibi...

'Elveda.'

Kulaklığımı takıp otobüsün gelmesini bekliyordum. Hiç gelmesini istemediğim ama yine de binmek zorunda olduğum otobüsün...

Güneşin bile gözünü yeni açtığı ilk sabah saatlerinde hafif bir rüzgar tenimi okşayıp ciğerlerime doluştuğu vakit gelmişti ayrılık anı. Basamakları birer birer çıkıp hiç istemediğim yolculuğun kollarına sığındım istemsizce.

Cam kenarındaki yerimi aldıktan sonra kapattığım gözlerimle onu düşledim. Her zamanki gibi kusursuz ve her zaman hatırlayacak olduğum şekilde gülümsüyordu bana. Yaşadığımız her an, teninde buluştuğum her dakika, sesini duyduğum her saniye özeldi..Ve hep özel kalacaktı...

Kapalı gözlerimin ardında artık seni sonsuz kere izleyebilirim. Seninle geçen tüm zamanım artık anılarımda. Anılarım ise kalbimde. Ben ölene kadar...

Senden uzaklaştıkça her geçen güzel zamanı hatırlayabiliyorum şimdi. Hatıralarımızın düşlerimle buluştuğu filmin ilk karesi seninle tanıştığımız zamanla başlıyor...

Ve gözlerim kapalı, orada sadece sen varsın...

***

Her yaz mevsiminin son günlerinde olduğu gibi bir akşam üzeri yine evin bahçesindeki kuruyan ağaç yapraklarını süpürmekle meşguldüm. Kızıl rengine bürünmüş bir gökyüzünün altında kalan küçük bir ev ve bahçeye sahiptik. Evimizin önünde çukurlarla bezeli bir yol ve yolun karşısında ise kurumuş bir tarla.. Her şey sıradan ama güzel.

Sahip olduğumuz bahçenin içinde kocaman bir dünya vardı benim için. Özellikle bu zamanlar sarının altın tonları etrafı bezer, göz kamaştırırdı. Benim de en sevdiğim bu görüntüsü ve bu hali aslında.

Zaman zaman yağan yağmur yazın bitişini haber eder, toprağa sinen yağmur kokusu ise sonbaharın hoyratlığını hatırlatırdı.

Alışmıştık artık. Yıllar böyle geçiyor, hayatlarımız ise geçip giden yılların içinde misafir oluyordu sadece.

Kulaklığımdan gelen yumuşak müzik eşliğinde ve ufak dans figürleri ile yerdeki altın sarısı yaprakları süpürme işlemine devam ettim. Eminim beni herhangi biri izliyorsa dalga geçiyordur. Aslında bu hiç önemli değil.

Yoldan geçen birilerinin beni gözetlemesine alışığım. Nasılsa benimle ilgili olan düşüncelerini, karşısına ilgisini çeken farklı bir olay veya biri geldiğinde unutacaktı. O yüzden umursamıyorum insanların bakışlarını.

I Have to... | Yizhan |Where stories live. Discover now