I Have to...~4~

45 5 25
                                    

🍂🍁

O günün ardından bir hafta geçmişti ve görmemiştim bir daha onu. Bisikletleri iki yanıma alıp yürümüştüm eve kadar. Yol boyu düşündüm beni neden öyle bıraktığıyla ilgili ama bulamamıştım cevapları.

Evinin nerede olduğunu bile bilmiyordum. Her yeri aradım, taradım ama bulamadım. Markete gittim tekrar belki karşılaşırız ihtimali ile, ama yoktu yine. Tekrar evimizin önünden geçer düşüncesiyle bahçede bekledim onu ama yine ve yine yoktu.

Koca bir hafta onunla ne karşılaştım ne bir izini buldum. En sonunda da kendimi işlere vermek zorunda kaldım. Ailemin yanında hem ev işlerine yardım ettim hemde sahip olduğumuz ineklerin sütlerini satmak için çabaladım.

Günler akıp giderken vaktimin boş olduğu zamanlarda da arkadaşım Alex ile takılmıştım. Xiao Zhan ile olan tanışmamızı anlattım ama vermedim detayları tabiki de.

Şimdi ise küçük köyümüzde sonbahar festivali için hazırlıklar başlamıştı. Herkeste hazırlıklara tam gaz devam etse de benim bu sene içimde bir heyecan yoktu maalesef.

"Yibo şunları uzatır mısın?" Alex gözleriyle yanımda duran büyük kolileri işaret ederken sormuştu.

"Al bakalım." deyip uzattım kolileri.

Alex en yakın arkadaşımdı. Kendisi aslında Danimarka'lı ama Çin'de doğup büyüdüğü için Çinceyi çok iyi biliyordu. Aslında ana dili seviyesindeydi. Anne ve babası yıllar önce Çin'e yerleşmiş ve daha sonra huzurlu bir hayat sürmek için bu küçük yere gelmişlerdi.

Benimde çocukluğumun bir kısmı Alex ile geçmişti. Evlerimiz yakındı, aynı yaştaydık, okula beraber gidip geliyorduk zamanında. O da benim gibi üniversiteye gitmemişti. Aslında Alex gidebilirdi pekala, zekide bir çocukdu ama beni bırakıp gitmek istememişti.

Söz vermiştik birbirimize aynı yere gideceğimize dair. Çok küçükken vermiş olduğumuz sözü hala tutuyorduk ama ben kardeşim gibi gördüğüm bir insanı baltaladığımı düşünüp çok kez onunla ve kendimle kavgalar etmiştim.

Benim yüzümden burada olmasını geçtim, hayallerini ötelemesi ve benim onun ailesinin yüzüne bakamayışım en büyük yaralarımdan biriydi.
Her koşulda durumu bu kadar içerlemememi söylese de olmuyordu işte. Sonuçta onunda ailesine karşı bir sorumluluğu vardı. Ailesinin de onunla gururlanmaya hakkı vardı. Ve ben bunu elinden almışım gibi hissetmekten vazgeçemedim hiçbir zaman.

Ailesi de çok iyi insanlardı. Bana ve anne, babama pek çok kez yardım teklifinde bulundular ama tabiki de karşı geldiğimiz için bir şey yapamamışlardı. Zaten bunu da kabul edemezdik, hele ki ben asla buna izin vermezdim. Elbet bir gün zamanı gelecekti. Geriye ise sadece o zamanı beklemesi vardı.

Kasabanın en merkezinde bir açık alan bulunuyordu. Orada şenlik ve panayır kurulur ve eğlenceler yapılırdı. Herkes elinden gelen, yapabileceği ne varsa yapar, alanı süslerdi. Bizde ağaçlara asacağımız ışıkları kolilerden çıkarmaya çalışıyorduk.

Tüm her şeyi hazırladıktan sonra panayıra gidebilmiştik nihayet. Biraz geç de kalmıştık. Kalabalık toplanmış, herkes ışıkların yerleştirilmesini bekliyordu.

Alex ile süslemeyi tamamladıktan sonra geriye çekilip yaptığımız esere baktık gururla. Gerçekten güzeldi. Her sene aynı olsa da hissettirdiği hep farklıydı.

Zaman hızla akıp gidiyordu. Benim gözlerim ise dans eden ve yüksek sesle sohbet eden insanların üzerindeydi.

Onu arıyorum. Evet. Hala umutluyum. Görebilirim demiştim ama yanılmışım.

Dostali jste se na konec publikovaných kapitol.

⏰ Poslední aktualizace: May 30, 2023 ⏰

Přidej si tento příběh do své knihovny, abys byl/a informován/a o nových kapitolách!

I Have to... | Yizhan |Kde žijí příběhy. Začni objevovat