27. Bölüm

51 5 35
                                    

*uzun bir süre sonra*
Bugün Berksiz 18. Günüm. Veya günler benim için gün sayılırsa. ölmedi o. Adım gibi emindim.
Suya düştüyse yaşama ihtimali yok Güneş.
1 hafta diye anlaştık 3 hafta oldu Berk.
Ama ölmedin Biliyorum.
3 haftadır yaptığım rutini tekrarladım. Sabah kalk, Berki düşün, uyu. Geri uyan, Berki düşün, ağla.
Ama öyle bir ağlaki... Öyle bir ağlıyordumki Berk bana geri gelsin diye.
Tek yediğim veya içtiğim su ve 1 tane hatta yarım poğaça. Melisanın zoruyla.
Telefonumu aldım. Bir şarkı açtım. Ve galerimde Berkle olan fotoğraflarıma belki 100. Kez tekrar ve tekrar baktım. Ayağa kalktım. Aşağı indim Berkimin odasına. Yatağına geçtim uzandım. Ve şimdi tekrardan uzun bir uykuya onun kokusuyla dalacaktım ilk defa.
Gözümü ani bir fikirle açtım. Telefonumu aldım. Mesajlar bölümüne girdim.

'Artık bazı şeyleri öğrenmen Gerek düşmanın kızı. Bir savaş başlattın! Ve burda sadece ikimiz savaşıcaz. İlk hamle benden.
Kendini koru üvey kardeşim.'

Bu mesaj tehdit içeriyordu. İlk fark etmemiştim ama şimdi herşeyi anlıyordum.Berk ölmedi. Berk gerçekten ölmedi yaşıyor.
Ve bunu sadece düşmanlarım yapabilirdi. Neydiki planları ? Berkin uçağını suya düştü gösterip sonra Berki kaçırıp beni tehdit etmekmi ? Ne kadarda klişe.
Kendi odama çıktım.
Üstüme birşeyler giydim.

Altına topuklu bot giydim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Altına topuklu bot giydim.

Çanta alma ihtiyacı duymadan evden acele şekilde çıktım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Çanta alma ihtiyacı duymadan evden acele şekilde çıktım. Nereye mi?
Hastaneye. Eğer Berk öldüyse bile otopsi raporu olmalıydı. Ki ben bir cerrah olarak bunu izin almadan yapabilirdim. Yani rahatça bana gösterdikleri kişinin Berk olup olmadığınıda anlayabilirdim.
Hastaneye geldim. Melisanın yanına gittim.
Ama bulamadım. Odasında olmalıydı.
Hayır hayır hayır. Odasında olmamalıydı. Elbette Berkin yaşayıp yaşamadığını bilip bilmediğimizi öğrenmek için bir adam göndermişlerdi. Bana bahsedilmişti bundan. Ama salak kafam unutmuştu. Hızla melisanın odasına çıktım. İçeri girecekken durdurdular.
"İçerde görüşme var giremezsiniz"
Bunla vakit kaybetmeyecektim. Zaten içeri girip bişey bildiğimi belli etmek oldukça tehlikeliydi.
Telefonla onu aradım.
"Alo ?"
"Melisa şimdi beni çok iyi dinle "
"Tamam"
"Yanında hastamı var ?"
"Hayır"
"Anladım. Konuştuklarımızı sakın ama sakın ona yansıtma tamammı. Sakin ol"
"Yaa öylemi çok sevindim"
Söyle artık korkuyorum.
"Yanındaki adam sana ne amaçla geldi bilmiyorum ama inanma. Berk yaşıyor. Kanıtım var. İnanmanı bekleyemem ama o adama sakın güvenme. Mete bilgi almaya çalışıyor. Şimdi dediğimi yap. Telefonu kapatmış gibi yap. Ama kapatma. Konuşmayı en kısa sürede ona belli etmeden kesmeye çalış"
"Ciddimisiniz ? Çok üzüldüm ben. Yapabileceğim bir şey varmı ?"
"Sakin ol ve kapatıyomuş gibi yap"
"İyi günler tamam"
Dedi telefonu masanın üzerine koydu büyük ihtimalle.
"Önemli bir şeymi var ?"
"Hayır yok. Dediğim gibi Berk arandı ama bulunamadı. Yani öldü artık. O uçakta parçaları bulunabilir sadece"
"Anladım. Ben daha sonra tekrar gelirim"
Dedi adam ve hareketlendi. Ben koltukta oturuyordum. Bir süre sonra kapı açıldı. Dışarı çıktı.
Ne ? Hayır! Lanet olsun lanet olsun.
Bu adam...
Güney kaya.
Yıllar önce akşam dışarı çıkmamla bana...-
Önemi yok.
Beni gördü. Arkasını döndü ve gitti. Melisa nasıl tanımamış ve konuşmuştu bu adamla. Ben benimle beraber onlarda acı çekti sanmıştım.
Melisa değil Tuğçe.
Yanıma Selen geldi.
"Mira iyimisin ? O adamı gördüm"
Selen değil. Ada.
Mira değil GÜNEŞ.
"Mira değil güneş. Ve evet iyiyim"
Ada gerçekten anlamıştı beni. O zamanlar tabi.
Arkamı döndüm gidecekken Melisa durdurdu.
"Güneş içerde ne saçmaladın sen. Berk öldü artık KABULLEN "
"Yeter Tuğçe kes sesini! "
Bunu benim demem gerekirdi. Ama Ada dedi.
"Tehdit mesajı aldım. Meteden. O benim cerrahlığımı aldı. Bende onun elini aldım komple. Ben başlattım Savaşı. O devam ettiriyor. Berk yaşıyor"
"Psikoloğa görünmek istermisin ? Kafanda kurmaya başladın"
"Sana fikrini sorduğumu hatırlamıyorum. Kapa çeneni"
Arkamı döndüm ve ayrıldım ordan.
Selen her ne kadar seslense bile dinlemedim. O adamda kötü biriydi. Acaba Berkin yaşadığını bildiğimi öğrenmişmiydi? Yada anlamışmıydı ?
En aşağı kata indim. Morgun olduğu bölüme tereddüt edercesine girdim. Tam içeri girmek için bir kapı daha vardı. Ordada görevli.
"Buyrun Güneş hanım"
"İçeri girip bir hastamı tespit etmem lazım"
"Buna izin veremem "
"Lütfen ikimiz arasında kalır kimse bilmez. Hayat meselesi"
Biraz durdu düşündü.
"Sadece sizin hatırınıza. Çok uzun sürmese ?"
Kafamı salladım ve içeri girdim.
Berkin ismini aradım.
Neden bu hastanede arıyorum ?
Sebebini bilmiyorum ama garip şekilde burda değilse hiç bir yerde yok gibime geliyordu.
Eğer burdaysa yıkımım gerçekleşirdi.
Burda değilse yine bir yıkım olacaktı.
Çünkü burda olmadıysa ya cesedi parça parça olmuştu yada kaçırılmıştı.
İsmine baktım. Yoktu.
İlerledim. Yoktu.
Vardı. ismini gördüm. Öldüm.
İçimdeki umudum yıkıldı.
Ellerim titreye titreye çekmece gibi olan yeri açtım. Derin nefes aldım. Ve geri verdim.

Düşmanın Kızı Where stories live. Discover now