02| Dertli Bir "Arkadaşça Yürüyüş ve Renkli Gökyüzü

85 5 54
                                    

Çarşamba günü Nevermore'a hafif bir karanlık çökmüştü. Dışarıda yağan yağmur ve vaktin akşam üstü olmasıyla elbette herkesin üstüne yorgunluk çökmüştü. Xavier derste gözlerini Wednesday'den alamıyordu. Yanında oturan Ajax da Enid'e bakıyordu. Enid arada arkasını dönüyor ve gülimsüyordu. Wednesday arkasını asla dönmedi. Xavier buna aldırmadı. Geçen dönemleri ele aldığında bu yaptığı o kadar da büyük bir şey değildi.

Yine de onunla ders bitiminde konuşmak istiyordu. Bu döneminden başından beri Wednesday'in davranışlardında biraz tuhaflık vardı. Biraz yumuşamış gibiydi. Yine de bunu Xavier bunu dışından söylerse kafasından olacağını biliyordu. Wednesday ona buharlı giyotininden bahsetmişti.

Ne olursa olsun denemekten zarar gelmez. Tek yapması gereken kızın yanına gidip bahçede sakin ve yalnızca arkadaşça bir yürüyüş yapmak isteyip istemeyeceğini sormaktı. Her ne kadar arkadaşça demek biraz canını yaksa da artık bir yerden başlaması gerektiğini düşünüyordu.

Son zamanlarda canavarın birilerini katlettiği rüyalar görmek yerine Wednesday'i görüyordu. Bir gün o rüyaların anılara dönüşmesini istiyordu ve artık beklemekten sıkılmıştı. Kafasında kurduğu plandan pek tatmin olmasa da Wednesday gibi hissiz bir kız için yerinde olduğunu düşündü.

Camdan dışarı baktı. Hafif bir yaşmur esiyor, camlara çarptıkça küçük su sesleri çıkarıyordu. Yerler neredeyse göl olmuştu. Gri bulutlar yüzünden gökyüzü seçilmiyordu. İşte bu Wednesday'in en sevdiği havaydı.

Şansından dolayı içindeki hafif bir heyecanla eline bir kalem alıp masaya bir şeyler çiziktirmeye başladı. Bir süre sonra çizimine baktığından çizdiği şeyin bir cello olduğunu fark etti. Eliyle yaptığı hafif bir işaretle cellonun telleri sessiz melodiler eşliğinde hareket etmeye başladı. Derste olduklarını biliyormuş gibiydi, bu yüzden hiç ses çıkarmıyordu.

Dersin bitiminde Wednesday'in hızlı ve sert adımlarına karşın gayet sakin ve yavaş adımlarla kızın yanına gitti.

"Wednesday."

"Xavier."

"Yürüyüşe çıkalım mı? Arkadaşça. Hem yağmurlu havayı severim."

Wednesday şaşırmış bir şekilde Xavier'a baktı. Kişiliğine hiç uygun olmamıştı çocuğun bu davranışları. Geçen sene olsa Xavier'ı çekingen ve sessiz olarak tanımlardı. Umutsuz aşk. diye düşündü. Yine de sanki hep bu soruyu bekliyormuşçasına kalbi hızlandı. Hayır demeyi çok isterdi ama bu arkadaşça yürüyüşü reddedemeyeceğini hissetti.

"Yağmuru ben de severim. Çok uzun olmasın."

Xavier gülümsedi.

"Şemsiyemi alayım."

✪✪✪

Bir süre sonra ikisi de şemsiyenin altında. Yağmurun şapırtıları ve her yere bastıklarında yerdeki sus sıçratmaları ile yürüyorlardı.

"Buraları hatırlar gibiyim." Wednesday etrafa şöyle bir bakındı.

"Burada buluşmuştuk bir kere." Dedi Xavier, Önündeki parçalanmış ve harabeleşmiş yeri göstererek. "Yine yağmur yağıyordu ve şemsiyenin altında yürüyorduk."

"Hatırlıyorum." Dedi Wednesday yukarı, siyah gözleriyle Xavier'ın yeşillerine bakarak. "Canavarla karşılaşmıştım, senden şüphelenmiştim." Düşünceli bir şekilde yerdeki su birikintilerine düşen yağmurun sıçrayışını izlemeye koyuldu. "Nasıl oluyor da kendini bu kadar şüpheli gibi gösterebiliyorsun?"

"Yetenek diyelim."

Wednesday gülümser gibi oldu. "Yağmur gerçekten en güzel hava. Sesi çok hoş. En sevdiğim seslerden biri."

"Çığlık seslerinden daha mı çok seviyorsun?"

"Abartma."

Xavier güldü. Wednesday'le bu kadar eğlenceli zaman geçirmek şaşırtıcıydı. "Romanlarını okudum. Anlatımın ve betimlemen harika."

Wednesday kendini beğenmiş bir ifade takındı. "Bunu söyleyen ilk kişi değilsin.". Gökyüzüne baktı. Hava yavaşça kararıyordu. Gökyüzünde yeni renkler oluşmaya başlamıştı. Pembe, turuncu ve sarı. Yağmur dinmiş, yerini gökkuşağına bırakmıştı. Aklına Enid gelmişti. Renkli kız. Enid hayatında gördüğü ve tanıdığı en renkli ve neşeli insandı. Belki de bu kadar az görmesinin nedeni genelde onlardan uzak durmasıydı.

"Gökyüzü çok hoş görünmüyor mu?" Xavier, bir tame bile siyah renk olmayan renkli gökyüzüne baktı.

"Renklerden nefret ederim." Wednesday bunu alışkanlık gereği söylemişti. Ne zaman biri "renklerin muhteşemliğinden" bahsetse aynı cümleyi kurmuştu.

"Hadi ama." Dedi Xavier. "Renkler bir sanatçının en önemli malzemesidir. Her çizimimde az da olsa renk kullanırım." Wednesday onun resimlerini hatırladı. Hep çizdiği canavar resimlerinin yanında kızın gerçekten hoş ve tatlı çizimleri de vardı. Cello çalarken çizdiği resim hoşuna gitmişti. Siyah beyaz bir resimdi. Xavier bunu gördüğünde ne söylemişti. "Ancak cellonu çalarken içindeki gerçek seni görebiliyorum."

Onlar yürürken havanın renkleri kendini karanlığa verdi. Yasak saati başlıyordu. Belki bizimle Gece Gölgeleri'ne gelir. Diye düşündü Xavier. Sonra bu fikrin ne kadar imkansız olduğuna karar verdi. Kıza veda etti ve okula doğru yol aldı.

✪✪✪

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Merhaba!

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Merhaba!

Biliyorum belki pek sevmiyorsunuz ama lütfen yorum yazın. Ciddi anlamda canım sıkılıyor. Daha önceden de dediğim gibi yazı tarzım biraz acemi ve uzun bir şey yazamıyorum.

Her neyse sizi çok darlamak istemem.
Renkli günler!!

☁︎︎☽𝐃𝐫𝐞𝐚𝐦𝐬 𝐚𝐧𝐝 𝐌𝐞𝐦𝐨𝐫𝐢𝐞𝐬 ☾⋆⁺₊⋆ 𝖂𝖊𝖉𝖓𝖊𝖘𝖉𝖆𝖞 𝕬𝖉𝖉𝖆𝖒𝖘Where stories live. Discover now