-Rave'N Dance-

506 65 13
                                    

Xavier'in Anlatımı
Hazırlanmak için herkes odasına çekilmişti. Ben de aldığım beyaz takım elbisemi giydim ve saçımı topladım. Aynada kendime bakıyordum ve Girasole'un bana saçlarımın açık daha güzel durduğunu söylediğini hatırladım. Saçlarımı açtım ve kenarda duran tarağı alıp düzelttim. Gerçekten iyi duruyordum tek kusur enseme doğru olan yaralardı, hala geçmemişlerdi. Rowan okuldan gittiğinden beri tek kalıyordum bu yüzden daha rahattım. Saçımla yaraları olabildiğince kapattım. Girasole'un nasıl bir elbise aldığını merak ediyorum, büyük ihtimalle beyaz giyecek çünkü balonun konsepti bu. Son kere kendime baktım ve üzerimdeki ceketi düzelttim, gitmeye hazırdım ve iyi duruyordum. Odadan çıktım ve Girasole'un yatakhane'sinin önüne gelip kapıyı çaldım.

İçeriden "Hemen geliyorum!" diye seslendi ve kısa süre içinde kapıyı açtı. Saçlarını açık bırakmıştı ve muhtemelen dalgalı gözükmesi için fön çekmişti. Elbisesi beyazdı ve omuzları biraz düşüktü, eteği belinden sonra genişlemeye başlıyordu ve önü arkasından daha kısaydı. Giydiği topuklu ayakkabıya rağmen hala uzun durmuyordu. Boynundaki kolye daha fazla ortaya çıkmıştı; kolyenin ucunda biri kısa biri uzun olacak şekilde iki tane ok sallanıyor, ve oklarını ucunda parlak birer taş vardı. Sabah taktığı kolye olduğunu biliyordum ama ona hiç bu kadar dikkat etmemiştim. Gerçekten hoş bir kolyeydi. Kolumu ona doğru uzattım "Çok güzel olmuşsun" o da koluma girdikten sonra cevap verdi, "Sen de çok yakışıklı olmuşsun." gülümsedim.

Balo salonuna doğru geldik içerisi dolmuş sayılabilirdi bile. Gidip oradaki boş sandalyelerde
oturduk. Bir eli kolyesindeydi ve çok mutlu duruyordu, müzik çalmaya başlamıştı ve bazı kişiler dans ediyordu, Tyler ve Wednesday gelmişlerdi. Wednesday gerçekten farklı bir şekilde dans ediyordu, Girasole yanımdan kalktı ve ikimize de birer içecek getirdi. Biraz düşündükten sonra elimdeki bardağı hızlıca bitirdim, "Hadi biz de dans edelim! " beni duyması için biraz bağırıyordum. O da elindeki bardağı hızlıca içti ve kalktı. Çok dans etmeye başlamıştık ve fazlasıyla eğleniyorduk. O an sadece aklımda Girasole vardı ve ondan başka herhangi bir şeyi düşünmüyordum, sadece o vardı.

Biraz dans ettikten sonra bir anda durdum ve onun gözlerine baktım, sıradan gözler olmasına rağmen gerçekten çok güzeldi. Benim durduğumu fark ettiğinde
o da durdu, bir elimi yanağına doğru koydum ve ona doğru eğildim. Tam dudaklarımız birbirine dokunmuştu ki Girasole irkilerek geri çekildi, ne olduğuna baktığımda yüzüne bir yerden kırmızı bir sıvı damlamıştı. Kan gibi duruyordu. Aa kan olmadığına emindim. Hızlıca tarafıma bakarken akan sıvı daha da hızlandı. Arkamı döndüğümde Girasole yoktu.
Onu arıyordum ve salonda hiçbir  şekilde göremiyordum, çıkmış olabilir miydi? Ben de salondan çıktım ve etrafıma baktım, ormana doğru koşuşturan Girasole'u gördüm peşinden koşmaya başladım ama ona yrtişemiyorum.

Topuklu ayakkabıları toprakta koşmasını zorlaştırdığı için eline almıştı biraz daha ilerlediğinde üzerine bir şey atladı ve ona saldırmaya başladı, öldürecek duruma getirdiğinde daha fazla zarar vermeden bıraktı ve ben anca oraya yetişebilmiştim. Olaylar kısa süre içinde bir anda gerçekleşmişti. Girasole'un yanına vardığımda boynunun aşşağısının kanlar ve yaralar içinde olduğunu gördüm. Elim ayağıma dolanmıştı ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Hızlıca onu kucağıma alıp okula taşımaya çalıştım ama hareket ettikçe yaraları daha da fazla kanıyordu ve genişliyordu. Konuşmuyordu ve gözlerindeki ışıltı git gide sönmeye başlamıştı, Ben de bilincini kaybetmesin diye yavaşça yanağına vuruyor onunla konuşmaya çalışıyordum.
"Girasole, Girasole benimle kal. Konuşmaya çalış! Bir şeyler söyle!''

Ceplerimde telefonumu aradım, birine ulaşmam gerekiyordu. Ama telefonum yanımda değildi, koşarken düşürmüş olmalıyım. Kenara bir yere fırlamış olan Girasole'un telefonunu gördüm ve açmaya çalıştım, şifresini bilmediğim için açılmıyordu. Onu tutmaktan ve yaralarına bastırmaktan ellerim ve kıyafetlerim kan içinde kalmıştı.
Girasole'un gözlerindeki ışık tamamen sönmek üzereydi ve bakışları donuklaşmıştı, ölüyordu. "Yardım edin! Kimse yok mu?!" kimse yoktu hala Girasole'u uyanık tutmaya çalışıyordum ama bu imkansız bir hal almıştı.

Koşarak Wednesday'in yanımıza geldiğini gördüm, burada olduğumuzu nasıl biliyordu bilmiyorum ama bir şekilde biliyordu. Tornhill'de peşinden koşuyordu." Çabuk ol, yardım et! O ölüyor!" hızlıca yanımıza geldi ve elbisesinin eteğinden kumaşı kopararak Girasole'un yaralarına bastırdı.

Kısa süre içinde diğer herkes de gelmişti ve bir şekilde Girasole'u hastane kanadına götürmüşlerdi.

Wednesday bana şüphelice bakıyordu ama onun şüphelerinden daha büyük sorunlarım vardı. Wednesday daha fazla susmaya dayanamadı ve konuşmaya başladı, "Hyde saldırdıysa sen neden yaralı değilsin, orada ne işin vardı?"

Portrait || Xavier Thorpe Where stories live. Discover now