BÖLÜM 4 HÜKÜM

23 8 1
                                    

 Okuyan herkese çok teşekkür ederim. okuduğunuz bölümlerin sonunda yıldıza dokunarak oy verirseniz çok sevinirim. İyi okumalar   :)

Sabah bir gürültüyle uykumdan uyandım. Gardiyanlar sayım için koğuşa gelmişlerdi. Tam o an acı gerçekle karşı karşıya kalmış, asıl uykumdan uyanmıştım.

Artık evim burası mıydı? Tanımadığım yüzlerle, insanlarla yaşamak zorunda mıydım? Kim bilir hangisi hangi suçu işlemişti. Sayım yapıldıktan sonra herkes kahvaltı hazırlamaya başladı. Ben tekrar yatağıma geçerek uzandım. Kahvaltı hazır olduğunda bana da seslendiler gitmek istemedim. Ben yatağımda uzanırken masadakiler benim hakkımda fısır fısır konuşuyorlardı. Sesleri duymazdan geliyordum. Bir süre sonra yatağımdan kalkarak koğuşun ortasında durdum. Tüm koğuşu baştan aşağı izlemeye başladım. Biraz izledikten sonra pencerenin kenarına geçip oturdum. Gökyüzüne baktım. Bir saatten fazla öylece durdum. Yanıma birinin oturmasıyla birden irkildim. Oturan kişiye doğru baktım. Yanıma oturan kişi dün o kapıdan girdiğimde o güzel sesiyle o türküyü söyleyen Narindi. Narin kısık bir sesle tebessüm ederek

"Gökyüzü herkesin ya oda sadece gücü olanların olsaydı? Biz ne yapardık değil mi?" diye sordu. Tebessümüne karşılık sadece tebessümle karşılık verdim. Ona cevap vermediğimi görünce ekledi.

"Merak etme yanına merakımdan gelmedim. Sana hiçbir şey sormayacağım. Zaten burada ne kadar suçlu olursan ol biri hep senden daha çok suçludur. O yüzden üzülme. Ben yanına geldim çünkü iki yıldır buradayım. Senin gibi birçok mahkûm buraya geldi. Hepsi de ilk günlerinde senin gibiydiler. Alışırsın demek istemiyorum. Kendine eziyet etme. Kim bilir arkanda kimleri bıraktın? Şuan çok zor ama kalk yemeğini ye güçlü dur. Buranın zorluğunu daha görmedin. Güçsüz olursan öyle görünürsen ezerler acımazlar" dedi. Narinin yüzüne uzunca baktım. Kendimden emin bir şekilde

"Ben burada çok kalmayacağım, benim nişanlım polis beni kurtaracak hem ben suçsuzum. Mahkemem ertelendi sadece misafir sayılırım" dedim. Tekrar tebessüm edip

"Hımm demek nişanlın polis. Bak ne güzel işte daha ne olsun. O yüzden kalkıp yemeğini ye. Nişanlın seni gòrmeye gelebilir. Seni böyle güçsüz görmesin" dedi. Doğru söylüyordu, toparlanmam gerekiyordu haklıydı. Ama benim kıyafetlerim hep kirlenmişti. Kıyafetlerimin pisliğine bakarken içimden geçirdiğimi sandığım cümleleri söylüyordum farkına varmadan.

"Annem bana neden temiz kıyafet getirmemişti ki? Oysa görmüştü." Narin dediklerimi duymuştu. Gözlerimin içine bakarak

"Sana temiz kıyafet getirmedi çünkü mahkemede neler çektiğini görmelerini istedi." Başımı yana eğip düşündüm. Kolumdan tutup beni kendi dolabının başına götürdü. Bana kendi kıyafetlerinden hiç giyilmemiş olanlarından verdi. Sonra aynanın karşısına geçip saçlarımı uzun uzun taradım. Beraber kahvaltı masasına geçtik. Ben küçük bir kız çocuğu gibiydim. Başıma gelenleri kabul etmemek için direniyordum. Kahvaltımı yaptım. Masada oturan herkesten çekiniyordum. Kafamı her kaldırdığımda biriyle göz göze geliyordum. Tekrar kafamı yere eğiyordum. Bu durum bir süre böyle devam etti. Narin bana çay getirerek yanıma oturdu. Meraklı bakışlardan rahatsız oluyordum. Çekinerek çayımı yudumluyor, kimsenin yüzüne net bir şekilde bakmıyordum. Kimseyi tanımıyor tanımakta istemiyordum.

Saçımla oynamaya başladım. O sıra kendini koğuşun hanım ağası olarak ilan eden iri yapılı, esmer bir kadın olan Dudu oturduğu yerden uzun uzun beni izliyordu. Ben kafamı kaldırıp onunla göz göze geldiğimde Dudu gözlerimin içine bakarak

"Ne güzel bir kızsın sen ne işin var bakalım burada? Suçun ne senin?" dedi. Kocaman gözlerini gözlerimden almayarak merakını gidermeye çalışıyordu. Bu soru beni rahatsız etmişti. Onun yaptığı gibi gözlerimi onun gözlerine kitledim.

PRANGAMIN ANAHTARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin