Bölüm baya bir uzun.. Bu sebeple yorumlarınızın çok olacağını ümit ediyorum. :)
****
On iki yaşındaki halim beni görse bilmem ne kadar kınardı. Sahi on iki yaşında bir çocuğun dertleri neydi? Neyse, önemli olan şu an tattığım bu heyecanı hayatım boyunca hiç yaşamamış olmamdı. On iki yaşımdaki halimin benimle gurur duymayacağından emindim fakat yine de içten içe gülümsediğini de hissediyordum. Çünkü ben hep deliydim. Beni değiştiren insanlara karşı direnişimdi belki.
Tam olarak bir saat olmuştu ve bu araba yolculuğu sayesinde midemin ağzıma doğru yolculuğa çıktığını hissediyordum. Başımı sağa sola çevirip arabayı inceledim. Bizim sığabileceğimiz büyüklüğe sahip siyah bir transporterdı. Koltuklar halka şeklinde birbirine bakacak halde karşılıklıydı. Aklımı meşgul edip midemi yatıştırmak için elimde tuttuğum telsizi inceledim. Yağız'ın gösterdiği düğmeye bastığımda cızırtılı bir ses, araba sesinin haricinde ses olmayan sessizlikte herkesin dikkatini kendine topladı. Kaşlarım şaşkınlıkla havalandıktan sonra aklıma gelen o şeyle bir anda gülümsedim. Düğmeye tekrar basılı tutup telsizi ağzıma yaklaştırdım.
"Hafsa22, çöl arabı32; Ne kadar yol var, tamam!" diye otoriter bir sesle kaşlarımı çatarak seslendim. Tabi hepsinin telsizinde sesim koro olup beste yaptı. Göz devirdim. Hepsi gülüyordu. Hatta kısık kahkahaları birbirine karıştı. Aslında birazda operasyon sırasında saçma bir şekilde telsizi çalıştırmaya çalışırken vurulmayayım diyeydi. Bana belli olmazdı. Bazen bazı anlar aptallığım tutabiliyordu.
"Arap32 konuşuyor; Geldik sayılır, tamam!" diyerek beni taklit eden Yağızın sesi sadece benim telsizime yansıdı. Gözlerim şaşkınlıkla açıldığında kaşlarım havalandı.
"Bunu nasıl yaptın! Hemen öğrenmeliyim." dedim telsizi uzatarak. Leyla sesli bir tebessüm bırakırken başını sağa sola salladı. "Bu kızın çatıştığını, dövüştüğünü hiç düşünemiyorum." dedi. Önemsemedim dediğini. Beni benden başka kim bilebilirdi? Bu sebeple gücü meydanda göstermek gerekti.
"Öyle deme tam bir psikopat." dedi Gülçin cevap vererek. Dudaklarımı biribirine bastırırken omuz silktim.
"Şurdaki düğmeye basıp konuşursan herkese sesin gider. Genelde de öyle olur bu sebeple kod kullanırız. Karışmasın diye. Şu an neden böyle olduğunu ben de bilmiyorum." dedi. Başımı yavaşça salladım. Güzel bir şeye benziyordu. Dudak kenarlarım aşağı büzüşürken elimdeki telsizi pantolondaki bölmeye yerleştirdim.
"Geldik." dedi Yağız.
"Destek ekip binanın etrafını saracak. Herhangi bir şey olursa kırmızı düğmeye basın. Onlar harekete geçecektir. Tamam mı?" dedi Ammar camdan bakarken. Arabanın içi camlardan olsa gerek karanlıktı.
"Tamam." Onaylayan mırıltılarla kapı açıldı. Ben önce davranıp çıkacağım sıra yolumu kesip Ammar çıktı. Sonra peşinden diğerleri. Dişlerimin arasından sinirle soludum. Söz sahibi bendim saygılı olmaları gerekiyordu. Böyle olmazdı ki ama!.. en sona kalmıştım. Burun kırıştırıp indim arabadan.
"Öne geçeceğim, beni takip edin." dedim. Ammar derince soluduğunda Fatih "haydaa.." diyip elini üst baldırına bıraktı. Kendimi ötekileşmiş hissetmek istemiyordum. Bende bu operasyondaydım. Ve bana da ekibin bir parçası gözüyle bakmaları gerekiyordu. Fakat onlar narin bir bebekmişim gibi davranıyordu. Hayır hayatlarını falan mı kurtarmam gerekiyordu gözlerine girebilmek için, anlamıyordum.
"Korunmaya muhtaçken önden mi gitmek istiyorsun?" Yüksek olmayan ama sakin de olmayan sesiyle söylendi Ammar. Tek kaşım havalanırken hayretle baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHÂFIZ
Action"Benim değil. Koruduğun inancının muhafızısın." dediğimde aniden gözlerime baktı. Bir kılıç kadar keskindi bakışı. Gülümsedim. Kaşları çatık hayretle bakıyordu. Benim varlığımı algılıyormuş gibi. Şaşırmış gibi.. .........