'İstek ve Arzular'

22 1 0
                                    


Jonginle olan günlerimizin huzurlu geçmesi için her gece dualar ediyordum. Hastaneden çıktığım günden beri onunla beraberdim. 2 aydır benim istediğim her şeyi ikiletmeden yapması beni şımartsa da bu mutluluğun kalıcı olmadığını biliyordum. Her ne kadar o olaydan sonra babamın dediği gibi Tanrının sevgisini içimde hissetsem de kırgınlığım öyle kolay geçecek gibi durmuyordu. Yaşadığım rüya gibi geçen günlerin gecesi kabusa dönüşüyordu. Geceleri kabus görmek rutinim olmuş, bir iki dakika fazla uyuyabilince şükreder hale gelmiştim. İlaçsız uykunın beni bu kadar tüketeceğini düşünmemiştim. Hastanede kalırken en azından ağrı kesiciyle ek olarak düşük doz uyku ilacı aldığımın farkındaydım. İlacı kestiğimiz, bu eve geldiğim ilk gün korkunçtu. Gece yarısı aniden uyanıp çevreme baktığımda tanımadığım bu evin beni boğduğunu hissettim. Nefessiz kalmıştım. Yan tarafıma baktığımda Jongin yanımda huzurla uyuyordu fakat benim için huzursuzlukla kaplıydı. Olabildiğince sessiz bir şekilde yataktan çıktığımda beynimin içinde bir uğultu yükseldi

'Sen sadece çevrene lanet getireceksin..' bir anlık gelen baş ağrısıyla duraksadım. Elimi duvara dayadım, soluklanmaya çalıştım. Acı azalır gibi olunca usulca odadan çıktım. Salonun ortasındaki koltuklara doğru ilerlerken ışıkları azalmış mahalleye bakıyordum. Evin konumu olsun, dairenin en üst katta olması olsun mahalleyi daha rahat görmemi sağlıyordu. Kafamdaki uğultuyu dinlememek adına cama doğru yaklaşıp sokağı izlemeye koyuldum. Gecenin sakinliği mahallenin üzerini örtmüş gibiydi. Huzurlu duran sokaktan bir araba dahi geçmiyordu. Gökyüzündeki gri bulutlar ışıklar az olsa dahi belli oluyordu. Tasasız bir şekilde havada asılı kalmış gibiydiler. Bir süre gökyüzünü izlemek olsun sessiz hareketsiz mahalleyi izlemek olsun beni rahatlatmış gibiydi. Mutfaktan yarım bardak su alıp ortadaki koltuklara doğru süzüldüm. Yorgunluğumu yeniden hissediyordum, uyku yine bastırmıştı. Karanlık odanın ortasında, biraz daha aydınlık olan kısma doğru dönüp uzandım. Birkaç saniye sonra gözüme ağırlık çökmüştü. Ansızın irkildim, gözüm camdaki karaltıya çarptı. Çarpık bir yüz bana bakıyordu. Hızlıca doğrulup kafamı çevirdim ama bu sefer de yüzümün önünde beliren kırmızı gözlü karartı beni karşıladı. Korkudan nefesim boğazıma kaçtı, çığlık atacak gücü kendimde bulamadım. Vücudumdan kanın çekildiğini hissettim. Umursamamaya çalıştığım beynimdeki ses ansızın yine patlak verdi. Yere çarpan metalin sesi kulaklarımda yankılandı. Titremeye, gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı. Karartının ardında biri daha olduğunu gördüm. Yüzü yoktu ama elindekiler bana tanıdık gelmişti. Bir elinde iğne bir elinde de kemer vardı. 'Kyungsoo uslu bir çocuk, değil mi?' annemin sesine benziyordu ama ona ait değilmiş gibide. Kafamı yavaşça salladım. 'Kyungsoom en çok annesini seviyor, değil mi?' gözlerimden akan yaşlar arkarken sesimin çıkmamasına özen vererek yine onayladım.

Kırmızı gözler gülüyormuş gibi kısıldı, yüzüme santimler kadar yakın olan karartı kıkırdadı. 'Baban gibi beni bırakıp gitmeyeceksin, biliyorum. Anne en çok Kyungsoo'yu seviyor. O yüzden Kyungsoo da en çok anneyi seviyor.' koluma değen soğukluk sanki derimi yırtarcasına acıttı. Kafamı koluma doğru döndürecekken boynumda bir kasılma hissettim. Hiçbir kasımı hareket ettiremiyor, sanki biri kalbimi sıkıyormuş gibi hissettim. Hareket etmeye çabaladığımda beynim ve vücudum karıncalandı, kalbimdeki baskı arttı. 'Kyungsoo bu abi de benim kadar çok seviyor seni, onun istediği her şeyi yapmalısın. Tamam mı?' kafamı hayır anlamında sallamak istedim ama canım yanıyordu. Kolumdan sonra bacağımda da aynı acıyı hissettim. Bilincim kapanıyor gibiydi, acıyla beraber nefessiz kalmak artık beni başka bir boyuta çekiyordu. Ansızın sırtımda bir yanık kokusu duydum ve yine sıcak bir şey akıyormuş gibi hissettim. Gözlerimi kapatıp kendimi sertçe çektiğim vakit yattığım yerden yere düşebilmiştim. Acı katlanarak artıyor, eller vücudumun her noktasında dolaşıyordu. Kalçamda, sırtımda, boynumda, göğsümde... Artık daha fazla dayanamıyordum. Karartı elindeki iğneyi koluma sapladığı vakit çığlık atarak yardım istedim.Kolumu bir şey sımsıkı tutmuştu, hareket edemiyordum. Kırmızı gözlü karartı elindeki şişeyle kafamın üzerindeydi. Şişeden bir şeyler içti, içti ve durdu. Bir an göz göze geldiğimizde şişeyi çok hızlı bir şekilde kafama çarptırdı. Sanki şoka girmiş gibi anlık olarak çığlığım durmuştu kısa nefesli bir 'ah' sesinden sonra olduğum yerde sallandım. Kafamdan aşağı akan sıcaklık gerçek miydi yoksa bu olanların hepsi benim zihnimin oyunlarından biri mi çözemiyordum.

Sessiz ÇığlıkWhere stories live. Discover now