Yağmur

64 9 2
                                    

Uyandığımda belimde bir ağırlık hissettim. Sırtımdan gelen sıcak hava tekrar uyumam için beni güzel diyarlara sürüklüyordu. Dün yaşananlar aklıma düştükçe göğsümde bir ağırlık oluştu. Bugün polis merkezine gidip ifade vermem gerektiğini hatırladım. İçeriden birkaç ses geldiğini duyumsasam da tam ne olduğunu çözemiyordum. Burnuma doluşan erkeksi odun kokusu beni yine kurtardığının göstergesi. Uykularımda huzurlu hissetmemi sağlayan bir koku olduğunu öğrenmem sevindirse de daha fazla bu halde kalamazdık. Belimin üzerindeki esmer kaslı kolu hafifçe kaldırıp yavaşça alıştığım sıcaklıktan sıyrıldım. Hangi ara alıştığımı da bilmesem de artık akışına bırakmıştım. Dün gece sessizce ona sarılıp ağlamış sonunda da yine uyuyakalmıştım. Bu huyumdan nefret etsem de yapacak bir şeyim yoktu. Kolunu yavaşça yatağa bırakırken kaşlarını çatıp yorgana iyice sarıldı. Uykudayken cidden bebek gibi duruyordu. Bir süre yüzümde hafif bir gülümseme asılı kalarak onu izledim. kafamı iki yana sallayarak küçük bavula gidip giyinmem gerekenleri alıp lavaboya ilerledim. Mümkün olduğunca aynalara bakmadan işimi halledip mutfağa ilerledim. Chanyeol yemekleri hazırlarken Baekhyun sofrayı kuruyor arada birbirlerine laf atıp kıkırdıyorlardı. Beni ilk fark eden Baek olup hızlıca üzerime uçmuştu.

"Günaydın ballı çöreğim dün gece rahat yatabildin mi?" boynuma sokulup soru sorarken gülümseyip başımı salladım.

"Dün gece sen banyo yapacağını söyledikten sonra Jongin cihazını odana bırakacağını söyleyip gitti. Seni kontrol etmek istediğimden odana geldiğimde Jonginin seni yatağa yatırdığını gördüm. Yine birkaç anı mı gördün yoksa?" Yeol omleti pişirirken sordu. Ayakta dikilirken Baek beni daha sıkı sarıp sandalyelerden birine oturdu. Cevap vemek zor olsa da cevaplamam gereken bir şeydi. Kaldı ki bebekliğimden beri yanımda olan bu ikili neler yaşadığımı bildiklerinden her türlü duruma karşı tetikte, ağzımdan çıkacak sözleri bekliyorlardı.

"Biraz öyle oldu diyebiliriz. Biliyorsun aynaları sevmmiyorum." bu cevap onların sessizleşmesi için yeterliyken Jongin üstünü başını düzeltmiş şekilde mutfağa girdi.

"Günaydın. Biraz uykucuyumdurda. Kusura bakmayın." sessiz oturmamıza garipçe bakarak ensesini kaşıdı. Baekhyun toparlanıp yanağımdan öpücük çaldı. Yanağımı elime silerken ters ters baktım. Chanyeol kıkırdarken pişirdiği omletleri tabaklara koydu. Hepimiz oturup sessizce yemeğimizi yedik. Bugün Yeolle beraber polis merkezine gidip ifade vermem gerekiyordu.

"Kyungsoo fazla oyalanma hızlıca gidip dönelim. Dersleri de fazla kaçırmayız." Yeol ağzı doluyken mırıldandı. Kafamı sadece salladım ve kapalı olan iştahımı zorlamamak adına birkaç küçük lokmadan sonra kalkıp giyinmek adına odaya gittim. Gri bir tshirt ve siyah bir pantolon giyindikten sonra elime cihazımı alıp yatağa oturdum. Bu hayatın bana karşı olan zorbalığının sebebini anlamaya çalışıyordum. Önceki hayatımda nasıl büyük bir günah işledim de bu haldeyim diye düşünmeden edemiyordum. Annem hakkında ne kadar kötü düşünmek istesem de bütün bu olaylar olmadan öncesini düşünüyorum

"Kyungsoo! Çık şuradan! Lanet olsun neyi bekliyorsun" ellerimde kan lekeleri vardı. Titriyordum. Sadece beş yaşımdayım. Babam gözlerim önünde büyük bir avizenin altında kaldı. Beni kurtarmak adına. Büyük yangının ortasındayım. Annem bana sesleniyor duyabiliyorum ama o kadar uzaktan geliyor ki. Babam son gücüyle yüzümü sevdi. "Kendini sev Kyungsoo. Hiçbir şeyden pişmanlık duyma. Seni seviyorum." Eli önüme düştü. Ve başımın yanında büyük bir acı hissettim. Sonrasıysa karanlık.

Aklıma doluşan görüntülerden dolayı nefes nefese kalmıştım. Omuzlarım biri tarafından tutuluyordu. "Kyungsoo!" kendime geldim. Karşımda Jongin gözlerinde net bir şekilde gördüğüm korku dolu bakışlarla beni inceliyordu. Bir anda sarıldı. Beni boynuna saklarken sırtımdan kendisine bastırıp ufacık hissetmeme ve güvende hissetmemi sağladı.

Sessiz ÇığlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin