Not

352 40 38
                                    

İnsan ne garip varlık. Akılla, iradeyle, düşünebilme yeteneğiyle kutsanmışken bile elle tutulabilecek bi yanı yoktu. Her yerde acımasızlık, kötülük geziyordu. Şeytan denilen varlık direkt insanlardı, herkesin içinde bir kötülük vardı ve Emre buna tüm benliği ile inanıyordu.

Bir insan öldürür müydü bilmiyordu ama herkesin sınırına itildiği taktirde bir katil olabileceğine inanıyordu. Bu sınırın nerede olduğu önemliydi. Bazı insanlar bu sınıra hiç ulaşmazken, bazılarının kendi seçimiydi bu sınır.

Emre sınırına daha önce yaklaşmamıştı ama onu şaşırtan şey Murat'ın nasıl yaklaşmadığıydı. Kendisini onun yerine koyduğunda dayanamayacağını hissediyordu. Karşısında uyuyan adamın gücü şaka değildi. Uyurken dahi bırakmadığı gardını görebiliyordu, daha yeni uykuya dalmıştı ve bunu normal karşılıyordu.

Yaklaşık 2 gündür burdalardı çünkü Murat kendini iyi hissetmiyordu. Kendisi sabahları işe gidiyor, çıkış saatinde ise ev yerine buraya geçiyordu. Murat'ın ağızından hala bunu kimin yaptığına dair bir isim alamamamıştı. Herif Nuh diyor peygamber demiyordu.

"Daldın."

Hafifçe sallanarak kendine geldi ve aynı pozisyonda ama gözleri açık olan adama baktı.

"Uyanmışsın."

"Uyandım."

Kafasını salladı ve ona bakmaya başladı.

"Senin burda kaldığın haberi yayılmaya başlamıştır Emre. Git artık."

Emre sinirlice nefes aldı. Yine bu konuyu konuşuyorlardı. İnsanlar, kulaktan kulağa dolma bilgiler, dedikodular. Nerde olurlarsa olsun konu bir şekilde oraya geliyordu.

"Neden bu kadar önemsiyorsun insanları?"

"Sen niye umursamıyorsun?"

Sesi kısık seviyedeydi. Yorgunluğunun sebebi vücudundaki ağrılardı büyük ihtimalle.

"Umursuyorum, sadece senin kadar değil."

"Onları tanımıyorsun çünkü. Bu köyde bir akşam evinden alınırsın, arabanın arkasına bağlanarak sürüklenerek öldürülürsün ve ertesi gün senin kanını umursamadan gülerek düğün dernek kurulur."

Dişlerini sıkarak söylediği cümler karşısında derince bir nefes aldıktan sonra kafasını olumsuz halde salladı.

"Adalet var, hukuk sistemi, yasalar? Bunların hepsine başvurabiliriz."

"Başvurduğun adliye, polis ve diğer ihtimaller onların olmasaydı bu dediğin mantıklı olurdu ama değil. Onlar hep kazanan tarafta olacaklar."

"Çok umutsuz konuşuyorsun."

"Pembe bir dünyada yaşamıyorum."

"Tamamen siyah olanında çırpınıyorsun."

"Bunu inkar etmedim, sen niye pembesinde yaşadığını kabul etmiyorsun?"

"Yaşamıyorum çünkü."

Murat ona baktı. Gözlerindeki yorgunluğun yoğunluğu kendisindeki enerjiyi sömürüyordu. Bu adamı gülerken görmüş müydü?

"Neden benimle ilgileniyorsun savcı?"

Savcıya geri dönmüştük, çok iyi.

"Biri seninle ilgilenemez mi?"

"Çıkarı olmadan mı? Hayır. Kimse kimseyi çıkarı olmadan sevmez bile. Beni nasıl bana çıkarsız yardım ettiğine inandırabilirsin?"

"Hiç bir zaman birilerini inandırmak için çabalamadım. Hislerimle haraket ettim. Kimi zaman kaybettim, kimi zaman da kazandım.

Gardenya Where stories live. Discover now