16.BÖLÜM

180 36 16
                                    

CANDAN ÖTE 16.BÖLÜM

İkiside oturdukları koltuktan bir telaşla kalkıp biri bir köşeye diğeri öteki köşeye geçti.

"Gel abi!" dedi Melek.

Barış içeri girince Yusuf'un da orada olmasına şaşırdı. Bakışlarını ona çevirdi.

"Hayırdır Yusuf!" dedi.

"Yarın gidiyorsunuz ya bugün öğlenden sonra gezelim mi? Alacakların var ise alırsın diyordum!" dedi.

"İyi beraber gideriz o zaman" diye karşılık verdi Barış.

Yusuf müsade isteyip çıktı odadan. Ağabeyinden hiç birşey saklamak istemeyen Melek herşeyi anlatmak istiyordu.

"Bi gidelimde önce sonra nasıl olsa anlatırım!" dedi kendi kendine.

Biraz daha toplandı sonra  ağabeyi ve sevdiği adam ile çarşıya gitmek için hazırlandı. Mavi kısa kollu önünden düğmeli dizlerinde etekli bir elbise giymişti. Saçını yandan tutturmuş bir tutam kahkülünü önüne getirmişti. Melek evden çıkınca Yusuf heyecanını kontrol etmeye çalışarak baktı.

Barış arabayı Yusuf'un kullanmasını istemiyordu, Yusuf'a halen güvenmiyordu.

"Anahtarları ben alayım mı kardeşim!" dedi.

Yusuf hiç itiraz etmeden anahtarları uzattı hepsi birden arabaya bindiler.

Yusuf Barış'ın yanına oturmuştu yolda hep birşeyler anlatıyor gibi bir bahane ile Melek'e  dönüyor onunla sohbet ediyordu.

Bir birlerine gülüyorlar arada göz kırpıyorlardı. Çarşıya geldiklerinds Melek ağabeyinin koluna girdi. Diğer yanınada Yusuf geçti. Hep beraber dolaşmaya başladılar.

Melek'in her hareketini herşeyini beynine kazıyordu resmen Yusuf. Konuşmasını gülmesini birşeyler incelerken ki el hareketlerini yürürken arada çocuklar gibi seke seke gitmesini her detaya öylesine dikkat ediyordu ki arada dalıyordu.

Onun bu hallerini Melek farkedince utanıyor elini kolunu nereye koyacağını şaşırıyordu.

Barış bu duygu selinin farkında değildi. İki aşık bir birlerini doya doya izleye izleye akşama kadar gezip tozdular, yemeğide dışarda yediler.

Eve döndüklerinde gece geç saatler olmuştu, herkes çoktan uyumuştu. Onlarda odalarına geçtiler. Yusuf'u da Melek'i de uyku tutmuyordu. Yusuf'a mesaj atmayı düşündü.

"Yorgun musun?"

Mesaj sesini duyunca çok mutlu oldu Yusuf atanın Melek olduğunu biliyordu çünkü.

"Hayır hiç değilim!" yazdı.

"Bugün bitsin istemiyorum!" yazdı Melek.

"Bende istemiyorum keşke gitmesen!"

Melek'ten cevap gelmeyince tekrar yazdı.

"Çatıda oturalım mı?"

Melek okuyunca hiç düşünmeden "Haydi o zaman!" yazdı.

İkiside ellerine kalınca birer battaniye aldılar. Havası serindi aslında pek çatıda oturma havası yoktu. Ama ikiside son saatleri bir dakikasını bile heba etmeden birlikte geçirmek istiyorlardı.

Avluda buluştular, çatıya doğru çıktılar. Rüzgar esiyordu havanında serin olmasının etkisi ile içinin titrediğini hissetti Melek.

Havalar soğuduğu ve arada yağmurlar yağdığı için çatıda ki kilimleri toplamışlardı. Yusuf hemen koydukları yerden bir tane kilim getirip serdi yerde.

Melek küçücük bir kuş gibi titriyordu halen. Yusuf yanına gelip gözlerinin içine baktı, kendi battaniyesinin içine alır şekilde sarıldı Melek'e. Sıcacıktı huzurluydu burası Melek için. İçine çekti derin derin Yusuf'un kokusunu hiç unutmak istemiyordu bu koku onunla gitsin istiyordu.

Hiç bu kadar yakın olmamışlardı bir birlerine daha önce. Bir birlerinin kalp atışlarını duyabiliyorlardı. Yusuf küçücük bir serçe tutuyormuş gibi narin hareket ediyordu korkutmak istemiyordu Melek'i.

İkiside birden çok heyecanlıydı kilimin üzerine sarılır halde oturdular. Melek Yusuf'a iyice sokuldu soğuktan koruyordu onu ve ona bu kadar yakın olmak huzur veriyordu içine.
Yusuf Melek'in saçlarını okşamaya başladı.

"Gitme Melek! Beni sensiz bırakma!"

Melek elini sıkı sıkı tutup öyle konuşmaya başladı.
"Geleceğim merak etme sen yine geleceğim!"

İkisininde içinde öyle büyük bir yangın vardı ki, artık havanın soğuğunu hissetmiyorlardı.

Saatlerce gelecekten konuştular hayaller kurdular. Melek okulunu bitiriyordu temelli dönüş yapıyordu, okulunun son senesi nişanlanıyorlardı sonra hemen evleniyorlardı.

Melek burada bir iş buluyordu avlusu olan bahçeli bir ev tutuyorlardı. Yada okul bitmesini bile beklemezlerdi nişanlanmak için belki Hollanda'ya yerleşirlerdi.

Ama yok yok kendi memleketleri gibisi yoktu. Öylece ne kadar oturdular, kaç hayalden hayale koştular, saat kaça gelmişti hiç farkında değillerdi.

Sabah gün ışıklarının belirmesi ile ayrılma vaktinin geldiğini anlamışlardı. Melek odasına gidecek, eşyalarını alacak ve artık burada olmayacaktı. Yusuf son bir çaba ile.

"Gitme Meleğim ben sensiz olamam!" dedi.

Melek'in gözleri dolmuştu kendini zor tutuyordu.

"Haydi inelim aşağıya!" dedi.

Ayağa kalktılar kilimi topladılar ve inmek için merdivenlere yöneldiler. Yusuf öyle bir sarıldı ki Melek'e, neye uğradığını şaşırdı.

"Bırakmam seni! Bırakmam Melek! Gitmeyeceksin hiç bir yere gitmeyeceksin!"...

CANDAN ÖTE Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz