44.BÖLÜM: "KADEHE DÖKÜLEN GERÇEKLER''

2.9K 149 106
                                    


44.BÖLÜM: "KADEHE DÖKÜLEN GERÇEKLER''

"Anne yardım etsene...'' titreyen parmaklarım anneme uzandı ürkekçe. Kehribar rengi gözlerinin dolduğunu ve titreyen bakışlarını benden kaçırması yalnızca birkaç saniye sürmüştü.

"Anne...''

Canhıraş bir inleme döküldü dudaklarımdan: "Anne!''

"Sus, Buğlem! Sus!''

Cevabı buydu, susmam. Haykırmamam, olacakları yutmam ve çaresizce o odaya hapsolmam.

Sustum bende, bir daha hiç anne dememek üzere.

Gözlerimin ardında saklanan, efgan dolu anıların sahibi yamuk saçlı kız perdeleri araladı ve benimle birlikte annemi izlemeye başladı. Uzun uzun seyretti onu, en son onu haftalar önce görmüştüm. Affetmiş, göğsümde büyüttüğüm ve herkesten sakındığım anne tahtına geri oturmuştum.

Fakat çocukluğumun hâlâ gözleri yaşlı, nefesi titrek, kalbi korku doluydu. Dudaklarından acı dolu nâleler dökülüyordu, ben affediyordum lakin içimdeki çocuk bir türlü cellâtlarını affetmiyordu. Bir türlü yaşadığı acı dolu kâbusların çamurlu emarelerini silemiyordu aklının en ücra köşelerinden. Yaşadığı her şey zihninde bir güncede kayıtlı gibiydi ve her gün o günceden birer sayfa açıp okuyordu.

Farkında değildi, kendini öldürüyordu.

"E anne sürpriz oldu gelmen, beklemiyorduk doğrusu.'' Annem yarım saat önce kapıda tüm zarafetiyle bekliyordu, onu şaşkınlıkla içeriye almıştık. Dakikalardır da birbirimizi izliyorduk.

Annem yumuşak bir gülümseme gönderdi: "Özledim sizi,'' dedi annem ablama gözlerini çevirip. Ardından kehribar rengi gözleri gözlerime döndü. "Çok özledim hem de.''

Titreyen ellerimi gizlemek adına bacaklarımın altına aldım. "Biz de özledik.'' Dudaklarımdan bu cümle döküldüğünde hasretle anneme baktım. Sahi, ne çok özlemiştim onu. Bu gerçek yüzüme ağır bir tokat savurdu.

Ablam bana döndü, annemle aynı göz rengine sahiptiler. Şimdi iki çift göze sokak lambası yanmış gibiydi, ışıl ışıl beni süzüyorlardı.

"Evet, özledik.''

Ablam gözlerini benden aldı, gözlerinin altında yatan merakı görüyor hatta bunu hissediyordum. Özleme dayalı bir geliş değildi bunu. Gayet farkındaydık, bende ablamda.

"Ben fırını kapatayım,'' dedi ablam oturduğu yerden kalkarken. "Buğlem, sende masayı kur ablacım.''

Bende oturduğum yerden doğrulurken annemi salonda yalnız bıraktık. Mutfak dolabına uzanıp kapaklarını kaldırdım ve ablama döndüm tabakları alırken. "Abla pek özleme dayalı olduğunu düşünmüyorum, başka bir şey var sanki.''

Tabakları tezgâha bırakıp çekmeceyi açtım.

Ablam da yemeği fırından çıkarmış, salata için limon sıkıyordu. "Bilmiyorum, bende pek inanmadım. Bakalım, anlatır muhakkak.'' Annemin duymaması adına fısıldıyorduk, üzülüp yanlış anlaması isteyeceğimiz son şey bile değildi çünkü.

Çekmeceden çıkardığım çatalları tabakların üzerine koydum ve çekmeceyi kapattım. İnce uzun parmaklarım bu kez kadehlerin olduğu rafa yöneldi. "Umarım babamla...'' Dilimin uyuştuğunu hissettim baba kelimesi dudaklarımdan düşerken. "Bir problem yaşamamıştır.'' Diye devam ettirdim kalp kırıklığımın yarıda bıraktığı cümlemi. "Annem seviyor sonuçta.''

ACININ BÜYÜTTÜĞÜ KADINWhere stories live. Discover now