☆24

61 0 0
                                    

"Hwang Hyunjin, bize yardım edebilir misin?"
"Bir suçluyu yakalamak istiyoruz."
"Orada olacağım"
Hwang'dan olumlu cevap alınca zafer kazanmış gibi bir ifade takındım ve kızlara iyi haberden bahsettim. Yüzlerinde mutlu bir ifade yoktu, aksine şaşırmışlardı.
"Hwang Hyunjin kim?"
"Doğru, tanıtmayı unuttum. Kendisi önceden de işbirliği yaptığım bir dedektif kızlar! İşini iyi yapacağına inanıyorum."
"Jennie...senden beklemezdim doğrusu."
"Bu arada, bugün yarışım var. Gelirse siz karşılarsınız. Şimdilik gidiyorum!"
"Jennie dur!"
Yürümemi Lisa'nın sesi kesmişti;
"Bende gelmek istiyorum."
Bir an duraksadım ama sonra arkama dönüp ona doğru güldüm ve şunları söyledim;
"Tamam, gel o zaman"

***

Koltuğuma yerleştim ve Lisa'ya hazır mısın demek ister gibi baktım, kemerini takmamıştı. Ona söylemeden eğildim ve elimle kemerini sakin bir şekilde taktım.
"Kendine dikkat etmen gerekiyor. Yıllar sonra bulmuşum, o kadar şey gelmiş başımıza. Hemen kaybetmek istemiyorum"
"Aynı şey benim içinde geçerli Jennie, kendini kaybedip yine hızlı sürme arabayı."
"Sana güveniyorum, sevgilim?"
Yüzüne bir anlığına şaşkınca baktım, sanki benden dediği şey için onay istiyor gibiydi. Bende birşey demedim, önüme döndüm ve onayladığımı belirten şeyler söyledim.
"Bende sana, hayatım."

Arabayı sürerken bir konuşma başlattı.
"Aslında bu anı ikinci kez yaşayışımız"
"İlk defa seninle araba sürüyorum."
"Hayır, ikinci defa :)"
"Rüyalar sayılmaz."
"O rüya değildi ki."
"Ne?"
"Arabayı durdurma, o zaman da şaşkınlıktan durdurmuştun. Sadece sür Jennie. Sana o kızın ismini hatırlamadığımı söylemiştim ama burnumun dibindeymişsin zaten."
"Hayal gördüm heralde.. o kızın adı Jennie dediğini hatırlıyorum"
"Ağzımdan öyle birşey çıkmadı. Sadece bir anlığına yanındaydım zaten. Park Soo Han'dan korkuyor musun?"
"Biraz."
"Seni tanımazken bile partnerin olabiliyorsam tanıyorken o birşey yapamaz bize, değil mi?"
"Sanırım haklısın."
Bu sefer durdurmak yerine, daha da hızlanmıştım. Hızlandıkça rüzgar vuruyordu tenime, vurdukça cesaret kazanıyordum..

~

Yorulmuştum, kafamdan kaskı çıkarttım ve evin içine girdim. Kızlar odada bekliyorlardı ve yanlarında da yeni misafirimiz oturuyordu!
"Hyunjin!"
"Jennie, seni gördüğüme sevindim."
Gidip karşısına oturdum.
"Olay nedir?"
Herşeyi baştan sona anlatmaya başladım, oldukça uzun sürmüştü..
"Yani anlayacağın bizim bu adamı bulmamız ve polise vermemiz gerekiyor. Elimizde sadece bir video var."
"Pekala, yardım edeceğim. Bana bulunduğu evi söyleyin yeter."
Hep birlikte o ormanın içindeki eve gittik, benim ölümden döndüğüm, Lim Jen-na'nın işkence çektiği, ve Soo Han'ın suç mahalli olan o eve..
Dışı gerçekten fazlasıyla eskimişti, Hyunjin eline bir eldiven geçirmişti..
İçeri girdiğimizde iğrenç bir koku gelmişti burnumuza, istemsizce yüzlerimiz büzülmüştü.
İçerisi kan revan olmuştu, bir ceset bulmuştuk.
Yanına ikk ben gittiğimde Hyunjin'in beni uyarmasına rağmen durmadım. Bakıp söylendim..
"Bu Jen-na'nın annesi olmalı.. Demek ki bu yüzden hızlıca yanımızdan uzaklaştı."
Kızlar bunu duyunca sadece dalmıştı, benimse gözlerim doluyordu. Lisa'ya baktığımda gözlerinden yaş döktüğünü farkettim, dedektif de bende gözümüzü ona çevirmiştik. Konuşmaya başladı ve bize bir odayı gösterdi.
"Jennie, beni yolda bulduğun ve bunu Soo Han'ın yaptığına inanmadığın günü hatırlıyorsun değil mi? Ben o akşamı fazlasıyla hatırlıyorum, bu odayı biliyor musun? Gelin içine bakın.."
Kapıyı açtığında yerde açık renkli kan gölü birikmişti resmen..
"Jennie, bu benim kanım?"
Lisa sessiz sessiz ağlıyordu yerdeki kanı gösterirken.
"Ölecektim belki de? Şuan yanında olmayabilirdim o gün kaçmasaydım. Bu kadar kanın benden çıktığına hala inanabiliyor musun? Kapının önünde Jen-na yanı Chua vardı. Onun annesini gördüm, zincirliydi. Yıllar onu yaşlandırmıştı, Chua onun yanında uyuyakalmıştı. Ben o  odada bilinçsiz otururken sadece sesli bir şekilde ağlayan bir kadının sesi gelmişti kulağıma;
"Yalvarırım bizi bırak, arkadaşlarımı da annemi de rahat bırak." diyordu. O zaman anladım Chua'nın çaresizliğini."
Gerçekten dediği şeyler kalbime dokunmuştu, gidip sarıldım ona ve saçlarını okşayarak rahatlatacak şeyler söyledim..
"Üzgünüm sevgilim, sana inanmadığım için. Bu kan gölü senden çıktığı için, özür dilerim"
Dedektif sadece olay yerini inceliyordu. Kanıtlar toplamaya çalışıyordu.
"Lisa"
"Efendim dedektif??"
"Sana hangi aletle vurduğunu hatırlıyor musun?"
"Levyeyle. Chua'ya da aynısıyla vurmuştu. Büyük ihtimal içeride olacak."
Elimizde iki tane kanıt olunca o evden çıktık.
Herşeyi polise götürmek için erkendi, Hyunjin onu takip etmeyi düşünüyordu..

Hiç ummadığımız bir şekilde garip bir adam yanımıza gelip yol tarifi sordu, başında şapka ağzında maske vardı. Yüzünü göremiyorduk, sırtında ise kocaman bir çanta..
Lisa onun yüzüne dikkatle bakıyordu ama birden rengi attı. Göz bebekleri ve elleri titremeye başladı. Sayıklar gibi bağırdığında, adamın gözlerinden sinir okunuyordu resmen..
"Bu..Bu Park Soo Han!"

✎ ☆゚⁠.⁠*⁠・⁠。゚☆゚⁠.⁠*⁠・⁠。゚☆゚⁠.⁠*⁠・⁠。゚☆゚⁠.⁠*⁠・⁠。゚

Yeni karakterimize merhaba diyelim!
Aaa Park Soo Han kendi ayaklarıyla dedektife geldi, neden acaba?
Lisa onu tanıyabildi.
Peki bir sonraki hamleleri ne olacak?

Merakla bekleyin, hikayemiz devam ediyor!

Paylaşmayı ve oylamayı unutmayın, sizleri seviyorum<3

Sonraki bölümde görüşürüz!

•SÜRÜCÜ• {Jenlisa}Where stories live. Discover now