Meyus

44 6 7
                                    


Aidiyet duygusu eksik bir ruhun ona bir ev olabilme ihtimali olan ilk ele sıkı sıkı tutunma eğilimi vardır. Ona tutunur. Ona bağlanır. O elin ne kadar iyi olduğunu ya da ne kadar kötü olduğunu düşünmez, sadece sıkı sıkı o ele tutunur. Tüm umutları o ele bağlanır. Tüm sadakati de öyle. Sonsuz güven duyar, tek bir his yeterlidir bunun için. Ait olabileceği bir yer.

Sonsuz güven, öylesine tehlikeli bir şeydir ki insanın gözünü kör eder. Boşa çıktığındaysa insanı hayal dahi edemeyeceği bir boşluğa düşürür. Asla iyileşemeyecek o yarayı açar. En büyük hataları yaptırır güven. Birisini bir makineye, canavara dönüştürmek için yeterlidir.

Önünde dikildiğim su havuzuna bir süre daha baktım. Suyun, insanın düşünmesine yardımcı olduğu söylenir. Gerçi bu bir süs havuzu suyu için mi söylendi pek emin değilim yine de bir umut birazdan yapacağım şeyi aslında neden yaptığımı bana söylesin istedim. Bunu bekledim.

''Hazır mısın?''

Kulaklıktan gelen soruyla bir anda irkildim. Su henüz bana hiçbir şey söylememişti ama artık suyla konuşacak vaktim de kalmamıştı. Bu yaptığım ilk tehlikeli iş değildi. Bu bana verilen ilk cinayet görevi değildi. Öyleyse şimdi neden tereddütte hissediyordum kendimi? Hayır, öldürme fikri değildi beni rahatsız eden. Ben bunun için eğitilmiştim. Bunun eğitimi ile büyüdüm. Defalarca kez yaptım bunu, birinin canını aldım. Gözümü dahi kırpmadım bunu yaparken. Hayır beni geren birini öldürme fikri değildi. Beni geren onu görecek olma fikriydi.

''Matilda, orada mısın?''

Kulaklıktan gelen ikinci ses ile derin bir nefes aldım. Oyalanmam bana fayda sağlamayacaktı.

''Hazırım.'' Dedim. Kendimden emin çıkarmaya çalıştığım sesimle çünkü onlar buna alışıktı. Onlar tereddütlü Matilda'ya alışık değildi.''

''İçeride yaklaşık iki yüz kişi var. İçlerinde Şahdoğanlar'ın adamları da var. Şuan ki bilgilere göre yalnızca yedi kişi var içeride onlardan. Birisi manevi oğlu. Kalan beşi koruma. Fakat dışarda on iki koruma var düzenli olarak bahçeyi turluyorlar ve denetliyorlar. Girişte tarayıcı var kulaklığa dikkat et. ''

Fuat her görev öncesi yaptığı kısa bilgilendirmeleri geçti. İçerdeki beş koruma benim için bir hiçti. Daha fazlasıyla mücadele ettiğimde olmuştu ama bu sefer korkuyordum. Dikkatimin dağılmasından, bir hata yapmaktan korkuyordum. En son böyle bir korkuyu hissettiğimde on iki yaşımdaydım, o zaman görmekten değil bir daha görememekten korktuğum birisi vardı.

''İçeri giriyorum.'' Dedim sadece kulaklıktan, Fuat'ın duyabileceği bir tonda. Uzun saten elbisemin eteklerini toparladım ve yürümeye başladım. Sarayın merdivenlerine serili kırmızı halıyı sakin adımlarla tırmanmaya başladım. Kapıda iki tane izbandut gibi adam dikiliyordu ve gelen misafirlerin üzerinde tarayıcı gezdiriyordu. Bu gece bu sarayda çok önemli insanlar vardı ve hiçbir şeyi riske atamazlardı. İçeriye birisi girip bu insanlardan birine zarar verebilirdi, onlar buna müsaade edemezdi. Mesela ben birazdan bu herifleri geçecek, içeriye girecek ve Türkiye'nin en önemli iş adamını aynı zamanda mafyasını öldürecektim. Belki de yüzlerce kişinin yapmayı denediği, başaramadığı üstüne bir de kendi canından oldukları o işi ben yapacaktım. Önümdeki sarı elbiseli kadının üzerinde tarayıcıyı gezdirmeye başladıklarında, kulaklık konusunda ufak bir gerginlik hissetmiştim ama yüzüme yansıtmadım. Kadında riskli bir şey bulunmayınca ona bir gülümseme verip iyi eğlenceler dilediler. İşte başlıyorduk. Şimdi benim için şov zamanıydı. Şimdi Matilda'yı kenara kaldırıp. Melek olma vaktiydi. Bu işin belki de en sevdiğim hatta tek sevdiğim yanı buydu. Bambaşka kişiler olabiliyordum. Uzun kahverengi saçlarımı iki omzumdan geriye itip, iki adamın ortasına geçtim.

MeyusWhere stories live. Discover now