🌸1SEVDA KONMUŞ DALLARIMA🌸

1.2K 164 121
                                    

Tüm renkler arasında bir renge tutulmuştu. Gönlüne ektiği sevda tomurcuğu o büyüdükçe büyümüş, filizlenmiş ve çiçek açmıştı.

Çok bir beklentisi yoktu. Gönlünde ki sevda ile mutluydu. Biliyordu ki beklentisi olmazsa hayal kırıklığı da olmazdı.

Daha gençliğinin baharındaydı.
Deniz mavisi gözleri pırıl pırıl, beyaz teninde yer alan yanakları elma gibi al aldı. Hareketlerinde olgun bir kadının emaresi olsa da yüzünde daha masum bir çocuğun izleri vardı.
Uçarı biri değildi.

Mahallede çoğu kadın için ideal gelin adayı olsa da o gönlünü çoktan başka baharlara kapatmıştı. Bir sonbahar günü görmüştü onu ve o sonbardan beri kapalıydı gönlünün kapısı.

Ankara'nın küçük bir Mahallesi'nde oturuyordu. Okulu bitirdikten sonra mahallesine dönmüş, babasının yardımı ile küçük bir resim atölyesi açmıştı. Çok bir şey kazanamasa bile sevdiği işi yaptığı için mutluydu.
Evlerinin duvarları yaptığı resimler ile doluydu. Her bir resmi babası gururla asmıştı boş olan duvarlara.

Annesi resim işine pek sıcak bakmasa bile kızı mutlu olduğu için sessiz kalıyordu. Yine de o da kızının çizdiği resimleri gördükçe gururlanıyor mutlu oluyordu. Her gün itina ile çerçeveleri siliyor, oturmaya gelen komşularına kızının eşsiz yeteneği ile övünüyordu.

Bahar kendi küçük hayatında mutluydu. Bazı günler hiç öğrencisi olmasa bile akşama kadar atölyesinde kalır, kahvesini içer resmini çizer sevdiği müzikleri dinlerdi. Şanslıysa günde bir iki dakika bile olsa O'nu görür ve çocukça bir heyecana kapılırdı.

Onu her gördüğünde eli ayağı birbirine dolanır, kalbi gümbür gümbür atardı.

Mahir Alsancak kalbinde yeşeren o filizdi. Sayısız kez onun suretini çizmek için eline kalem almıştı ama tek yaptığı anlamsız bir kaç çizgi olmuştu. Her şeyi, her manzarayı çizen parmakları iş onun resmini çizmeye gelince tüm mahiyetini kaybediyordu.

"Bugün de biri gelmeyecek galiba."

Bakışlarını arkadaşına çevirip
" galiba" dedi. Ocak ayının son haftalarıydı. Soğuk hava yüzünden bir kaç gündür kimse atölyeye uğramıyordu.

" Sen yine de akşama kadar bekleyeceksin tabiki."

Arkadaşının kinayeli konuşması ile gülerken dumanı tüten kahvesinden küçük bir yudum aldı.
Burada olmayı seviyordu. Burnuna dolan boya kokusunu, o kokuya eşlik eden nilüfer çiçeği kokusunu seviyordu.
Nilüfer çiçeğini çok sevdiği için babası burayı açtığı ilk zamanlar oda parfümü gibi bir koku almıştı.

" Sen istersen git. Ben burada durmayı seviyorum biliyorsun."

Arkadaşı bilmez miyim dercesine bir hareket yaptı. " Biraz daha kalayım sonra giderim."

İkisi ilkokuldan beri arkadaşlardı. Birbirlerine karşı duydukları sevgi ve saygı o kadar farklıydı ki onların arkadaşlığı mahallede bile takdir toplamıştı.

Bahar onun gibi bir arkadaşı olduğu için kendini çok şanslı hissediyordu. Yeliz bu hayatta başına gelen güzel şeylerden biriydi.

" Sevgi teyze kızmasın sonra."

" Senin yanında olduğumu biliyor kızmaz. Biliyorsun seni benden daha çok seviyor valla."

Biliyordu. Orta okula başladığı zaman tanışmıştı Yeliz'in annesi ile. Aynı zamanda kendi annesini de tanıştırmıştı hem Yeliz hemde Yeliz'in annesi ile.
Sevgi teyze tam bir mahalle annesiydi. Onu mahallede sevmeyen yoktu belki de. Her daim gülen yüzü insanın içini ısıtıyordu.

" Bende onu çok seviyorum."

Kahvesinden bir yudum daha aldı. Ardından kirli fincanı küçük lavabonun içine bırakıp arkadaşının oturduğu masaya gitti.

" Ne çiziyorsun kaç saattir?"

" Çiziyorsun değil, çizmeye çalışıyorsun olacak. Geçen internette bir çiçek gördüm çok hoşuma gitti, onu çizmeye çalışıyorum ama olmuyor."

Arkadaşının çizdiği resme baktı. İlk baktığında çizmeye çalıştığı resme benziyor gibi görünse de dikkatli incelediğinde oldukça fazla hatası vardı.

" Genel hat olarak benzemiş ama kalemi çok bastırmışsın. Çizgilerin çok sert."

" Kusura bakmayın Bahar hanım. Herkesin sizin gibi resim yeteneği yok."

Omuz silkti. " Napalım Allah vergisi." Gülerek kurduğu cümle arkadaşını da gülümsetmişti. " Hem sana kaç defa dedim sana ders vereyim diye, ama kabul etmedin."

" O zaman hiç yapamam." Dedi arkadaşı elinde ki kalemi çizdiği resmin üzerine bırakıp, telefonun ekranını kapatırken. " Bir şey ders haline gelince benim bütün hevesim kaçıyor."

Yeliz'i bildiği için ısrar etmedi. Gerçekten bir şey onun için zorunluluk haline geldi mi o şeye olan ilgisini tamamen kaybediyordu.
Bir keresinde çok okumak istediği bir kitabı birisi mutlaka oku dediği için o kitaba olan ilgisini kaybetmiş kitabı aldığı gün başka birisine vermişti.

Garip bir kişiliği olsa da kalbi temizdi. İçinde kötü bir niyet yoktu.

" Ben gideyim artık. Sevgi sultan birazdan aramaya başlar."

Arkadaşı eşyalarını toparlamaya başladığında bakışlarını duvarda asılan çiçek desenli saate çevirdi. Yeliz geleli neredeyse beş saat olmuştu.

" Sevgi teyzeme selam söyle, benim yerime öp."

Arkadaşı ile beraber kapının önüne kadar gitti. " Gel bir akşam da kendin öp. Kızıyor sana gelmiyorsun diye."

" Geleceğim ya kızmasın."

Arkadaşı hiç inanmamış gibi dursa da " inşaallah" deyip kapıdan çıktı.
" Dikkat et kendine. Bu saatten sonra gelen olmaz zaten erken git eve."

" Tamam sende dikkat et. Görüşürüz."

Arkadaşı gözden kaybolan kadar bekledi. Dediği gibi bu saatten sonra gelen olmayacak olsa bile biraz daha burada kalmak istiyordu.

Temiz havayı içine çekip sokağa şöyle bir göz attı. Çocukluğu bu sokaklarda geçmişti. Oturduğu ev hemen bir sokak arkadaydı. Bu sokak diğer sokaklara göre biraz daha hareketliydi. Atölyenin tam karşısında kahvehane, onun yanında berber dükkanı vardı. Atölyenin bir bina yanında küçük bir züccaciyeci onun iki bina yanında kırtasiyeci vardı. Sokağın başında karşılıklı olarak lokanta ve küçük bir kafe vardı.

Mahalle küçük olduğu için herkes birbirini tanırdı.

Tam içeri girmek üzereydi ki sokağın başında onu gördü.
Mahir Alsancak.

Kalbi anında küçük bir serçe gibi çırpınırken, derince yutkundu.
Bir kaç saniye dedi içinden. Sadece bir kaç saniye bakacağım.

Dediği gibi yaptı. Kahvehaneye doğru gelen adamı bir kaç saniye izleyip hızlıca içeri girdi.

SEVDA KONMUŞ DALLARIMA Where stories live. Discover now