❦ green: 01

522 44 52
                                    

Hyunjin ve Minho'nun hazırlanıp evden ayrılmaları on beş dakikayı bulmamıştı bile. Okula yürürken bir yandan konuşup gülüşüyorlardı.

"Otobüste beraber oturalım mı Min?" diye sordu sarışın olan. Sesi fazlasıyla hevesliydi.

"Dört saatlik yolculukta seni çekmek istemiyorum ben, hayır."

Hyunjin'in yüzü düştü kızıl saçlının sözlerine karşı ama biliyordu o haklıydı.

"Hem Felix geldiyse onun yanına oturursun. Günlerdir onun adıyla ağlıyorsun."

"Ne? Felix kim?"

"Hoşlandığın çocuk o gerizekalı!"

"Haa. Adının Yongbok olduğunu sanıyordum."

"Neden... Tanrım, ben neden seninle arkadaşım?"

"Ne yaptım yine yaaa?"

Minho'nun hayattan bezmiş hâlini görünce somurttu Hyunjin. Sevdiği çocuğun başka bir adı olduğunu bilmemesi onun suçu değildi ya.

Aslına bakarsanız Hyunjin'in onun hakkında hatırladığı tek şey çilleri olduğuydu ve eğer bunu Minho'ya söylerse bir kutu peçete yiyeceğini biliyordu.

Bu yüzden sessiz kaldı okula kadar.
Okula vardıklarında ise koca bir tur otobüsünü görmüşlerdi.

"Vay, servislerle gideceğimizi sanıyordum," dedi Minho. Bir yandan da küçük valizini öğretmenlerden birine teslim etmişti bagaja yerleştirmesi için.

Hyunjin de aynısını yaptı ve beraber otobüse bindiler.

"Tanrım, tam zamanında geldiniz," diyerek onları karşılayan Seungmin'di, ikilinin ortak arkadaşlarından biriydi. "On dakikaya yola çıkıyoruz."

"Bu harika! Seung, yanına oturayım mı? Başka yer yok adeta!"

"Neden olmasın? Minho, sen nereye geçeceksin?"

"Bilmem... Şu arkada bir çocuğun yanı boş, oraya gideyim."

"Kim lan o çocuk?"

Hyunjin kızıl saçlının gösterdiği bedene bakınca gözleri kısıldı. Çocuğu tanıyordu, popülerdi tıpkı Felix gibi.

"Başka yer kalmadı mı? Minnie, kucağıma otursana. Gitme oray— Hey!"

Hyunjin daha da söylenmeye devam edecekti ama ağzına bir anda tıkılan koca bir parça peçete onu susturmuştu.

Seungmin onlara gülerek yerine yerleştiğinde Hyunjin de el mahkum arkadaşının yanına oturdu, Minho da onları bırakıp boş gördüğü o koltuğa ilerledi.

"Boşsa oturabilir miyim?" diye sorarken bir eliyle çocuğun omzuna nazikçe dokunmuştu. "Arkadaşım beni saniyesinde sattı da."

Çocuk güldü hafifçe, çantasını boş koltuktan çekti ve kucağına aldı.

"Aynısı benim için de geçerli," derken yanına yerleşen kızıl saçlıyı inceliyordu. "Jisung."

Minho kendisine uzatılan eli usulca kavrayıp sıktı. "Minho."

"Saçlarının rengi gerçek mi?" diye sordu Jisung. Şayet sadece bir dakikadır tanıdığı güzel bedene adeta düştüğünü hissediyordu.

"Ne? Hayır elbette. Hangi Asyalının saçlarının kızıl olduğunu gördün sen?"

Minho'nun gülümseyerek kurduğu cümlesi Jisung'u da gülümsetmişti. Omuz silkti, bir kulağına kulaklığını yerleştirirken diğerini de kızıl saçlıya uzattı.

numb ❦ hyunlix + minsungWo Geschichten leben. Entdecke jetzt