3

1.5K 151 91
                                    

ADI ANILMAMASI GEREKEN KİŞİ GERİ DÖNDÜ 

Harry, gazeteyi okuyup katlarken Ron, "Yine 'sağ kalan çocuk' oldu, değil mi?" dedi, asık yüzle. "Artık hayallere kapılmış bir gösterişçi değil, ha?"

"Evet, sana pek iltifat ediyorlar Harry." dedi Hermione, yazıyı gözleriyle tarayarak. "'Hakikatin yalnız sesi... dengesiz olarak görüldü, ama hikâyesinden hiç vazgeçmedi...alaylara ve iftiralara göğüs germek zorunda kaldı... "Hımm..." dedi, kaşlarını çatarak. "Bakıyorum da, bütün alaylarla iftiraların yine onlardan çıktığını hiç söylemiyorlar..."

Acıyla yüzünü hafifçe buruşturdu, elini kaburgalarına götürdü. Dolohov'un onun üzerinde kullandığı lanet, büyülü sözleri yüksek sesle söyleyebilse belki daha etkili olacaktı ama Madam Pomfrey'nin deyişiyle yine de 'hatırı sayılır bir hasara' yol açmıştı. Hermione her gün on ayrı tür iksir alıyor, süratle iyileşiyordu ve hastane kanadından sıkılmıştı bile.

" 'Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'in Yönetimi Ele Geçirme Yolunda Son Girişimi', sayfa ikiden dörde kadar, 'Bakanlık Bize Ne Söylemiş Olmalıydı', sayfa beş, 'Niye Kimse Albus Dumbledore'u Dinlemedi', sayfa altıdan sekize kadar, 'Harry Potter'la Özel Söyleşi', sayfa dokuz... Eh," dedi Hermione, gazeteyi katlayıp bir kenara atarak. "Onlara yazacak birçok şey çıkmış, orası kesin. Ve Harry'le yapılan o söyleşi de özel falan değil, aylar önce Dırdırcı'da çıkmış olan söyleşi..."

"Babam onlara sattı." dedi Luna dalgın dalgın, Dırdırcı'nın sayfasını çevirerek. "Çok da iyi para aldı, onun için bu yaz İsveç'e bir keşif gezisi düzenleyeceğiz, bir Buruşuk-Boynuzlu Hırgür yakalayabilir miyiz diye."

Hermione bir an kendi kendisiyle mücadele eder gibi göründü, sonra, "Kulağa çok hoş geliyor," dedi.

Harry'nin arkadaşlarının sohbeti ilerlerken Harry'nin hiç umurunda değildi. Umbridge, at adamlar, Trelawney hiç biri umurunda değildi. O an için daha büyük şeyler planlıyordu ama arka plandaki konuşmada geçen bir dikkatini tekrar konuşmaya çekti.

"Bunu nasıl söylersin?" diye sordu Hermione. "Tam da gerçek kehanetlerin olduğunu öğrenmişken. Kırılması yazık." dedi Hermione yavaşça, başını iki yana sallayarak.

"Evet, öyle." dedi Ron. "Ama hiç değilse, Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen de içinde ne olduğunu hiç öğrenemedi - nereye gidiyorsun?" diye ekledi, Harry ayağa kalkınca hem şaşırıp hem hayal kırıklığına uğrayarak. 

Harry onu duymazdan geldi ve yoluna devam etti. Şato bir pazar günü için bile çok sessiz görünüyordu. Besbelli herkes güneş içindeki araziye çıkmış, sınavların sona ermesinin ve ders yılının son günlerini ders tekrarı ya da ev ödevi derdi olmaksızın geçirmenin keyfini çıkarıyordu. Harry boş koridorda ağır ağır yürüdü. İnsanlarla birlikte olmayı isteyip istemediğine karar vermek ona zor geliyordu, birileriyle olduğu zaman uzaklaşmak istiyordu, yalnız olduğu zaman da yanında birilerinin olmasını.

Harry tam giriş salonunun son mermer basamağından inmişti ki, Malfoy, Crabbe ve Goyle sağdan, Slytherin Ortak Salonu'na giden bir kapıdan çıktılar. Harry olduğu yerde kalakaldı, Malfoy ve diğerleri de. Açık ön kapıdan geçerek araziden salona gelen çığlıklar, kahkahalar ve şıpırtılardan başka ses yoktu içeride.

Malfoy etrafına bakındı -Harry onun öğretmen var mı diye kontrol ettiğini biliyordu- sonra Harry'ye baktı ve alçak sesle, "Sen öldün, Potter." dedi.

Harry kaşlarını kaldırdı. Sırıttı. "Komik." dedi. "İnsanların kolayca öleceğini sanırsın ama benim ölmekle ilgili bir problemim var. Öldüren lanet, Voldemort, Ölüm Yiyenler, Basiliks, Ruh Emiciler, Ölümcül bir turnuva, Ejderhalar dahil çeşit çeşit yaratık... Gerçekten kolay kolay ölmüyorum ha?" Gerçekten mükemmel bir hortkuluktu.

Sen BenimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin