BUZUL ÇAĞ

77 15 25
                                    

''Son dakika haberleri ile karşınızdayım. İsviçre' deki bilim insanları tarihte yeni bir çağ atacak buluşa imza attı. İmkansızı başaran bilim insanları keşfettikleri yeni aşı türüyle ölümsüzlüğü bulduğunu iddia ediyor. Venüs'ün yüzeyinden toplanan mikroorganizmalar ile yaptıkları bu aşı insanların hücrelerinin büyümesine engel oluyor, bir nevi dondurma tekniği diyebiliriz. Aşıyı bulan bilim insanı Arnold Henwich'in de tabiri ile 'altın vampire' dönüşüyorsunuz. Şimdiden aşı testleri için bir sürü gönüllü başvuru yapmış. Çalışmayı yürüten Private Swiss Community Center (PSCC) özellikle 25 yaş üstü gönüllüleri tercih ettiklerini açıkladı. Öyleki her şey planlandığı gibi ilerlerse bir daha yaş alamayacakları düşünülüyor. Ne dersiniz siz bedeniniz hangi yaşta kalsın isterdiniz? Hashtag altınvampir etiketi ile yorumlarınızı yapabilirsiniz.''

Spiker Melanie, sandalyesini hafif sağa döndürerek kameraya göze hoş gelen bir gülümseme gönderdi. Altın sarısı perçemini eliyle gözünün önünden çektikten sonra sıradaki haberi okumaya devam etti. 

''Takvim 2006 yılının son yapraklarını gösterirken yeni yıl heyecanı tüm dünyayı sardı...'

***

1 ASIR SONRA

30 Aralık 2106

Tek kişilik çokta rahat olmayan yatağımda titreyerek uyandım. Son bir asırdır buzul çağı hükmünü sürüyordu dünyada. Soğukla savaşmak gittikçe zorlaşırken, yaklaşık yetmiş yıl önce dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğu Merkür'e göç etti. Gittikçe daha soğuklaşan dünyada yalnızlaştık. Yirmi yıl önce son Dünya-Merkür seferi gerçekleşti. Son yolcuları uğurlarken ben de oradaydım. Artık yüzünü hayal meyal hatırladığım Joseph'i yolcu etmeye gitmiştim. Bir asırı beraber geçirmek ona yetmişti. Evet benim de onla gitmem için ısrar etmişti ama ben henüz dünyadan umudunu yitirmeyenlerdendim. Dünya bizimdi ve biz ona sahip çıktıkça bize güzelliklerini sunacaktı. 

''Mell, sevgilim emin misin?'' dedi uçuşa yarım saat kalmışken vedalaşmamızda. Elleri yanaklarımda, burnu burnuma değerken nefes alışverişlerimiz birbirine karışıyordu. 

Artık çok net hatırlayamadığım yumuşak dudaklarını son bir kez öptüm. Gözlerimi mavi gözlerine sabitlediğimde içindeki heyecanı görebiliyordum. Bir yolculuğa çıkacaktı ve dünyası tamamen değişecekti. Yeni bir gezegen, yeni bir ev, yeni bir iş, yeni bir sevgili...

İçim buruklaşsa da belli etmemek için gülümsedim. Yavaşça yüzümü yüzünden geriye doğru çekerken, sırtımı dikleştirip konuştum.

''Eminim Joe, belki bir gün başka bir evrende karşılaşırız'' diyerek ona göz kırptım. Beni son görüşünün; arkasından ağlarken değil de, böyle muzip bir şekilde olmasını istedim. 

Bir adım atarak biraz önce açtığım mesafeyi kapattı. Önce benim montumun fermuarını açarak çıkarttı, sonra da kendi montunun. Üzerime bir kaç beden büyük gelen montunu bana giydirirken ''Umarım benim yerime seni ısıtabilir'' diye kulağıma fısıldadı. Son bir kez sarıldık. 

 Gidenler arasında ritüelleşmiş bu mont olayını biz de yaşamıştık işte. Merkür'de monta ihtiyacın yoktu, orası cehenneme yakın bir sıcaklık da sayılırdı. Melanie soğuk havayı daha çok sevdiğini kendine inandırmıştı. Cehennemdense cennete yakın olacaktı. 

''Artık gitmem lazım Mell'' dedi kollarımdan ayrılırken Joseph. Ayrılık anının yoğun ağırlığı ikimize de çökmüştü. İkimizde gözlerimizi birbirimizden kaçırırken fısıldadım. 

''Kendine iyi bak Joseph Mayer'' Joseph buruk bir gülümseme ile ufak bir göz teması kurarak, heyecanlı gözlerini yere birazdan fırlatılacak olan yolcu mekiğine doğru dikerek yürümeye başladı. Ardından orada öylece onu izlerken kalmışken başı eğik yürüyen Joseph'e seslenen bir kadın ile bakışlarını ona çevirdi. Kadın Joseph'e bir şeyler söyledikten sonra birlikte gülüşerek mekiğe bindiler. Melanie'nin Joseph ile ilgili aklında kalan son şey bu oldu...

Yatağımdan çıkarken titremelerim devam ediyordu. Ben uyurken soba sönmüş, gölün kenarında ki minik kulübemi adeta morga dönüştürmüştü. Yatak odamdan çıktığım gibi amerikan mutfağı olan salonumdaki sobamın başına geçtim. Yanındaki kovadan bir kaç odun çıkartıp sobaya attıktan sonra arkama dönüp tekli koltuklarımın ortasındaki sehpadan kolonyayı alarak tekrar sobanın başına geldim. Sobanın hızlı yanması için böyle yöntemlere ihtiyacım oluyordu. Odunun üzerine alkol oranı fazla olan kolonyadan bir miktar döktükten sonra cebimden çıkarttığım kibriti ateşleyerek sobanın içine attım. Soğuktan üşüyen ellerimi birbirine sürterken bir yandan da nefesimle ısıtmaya çalıştım. 

Hiç bitmeyecekmiş hissi veren yalnızlığımla bir gün daha baş başaydık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hiç bitmeyecekmiş hissi veren yalnızlığımla bir gün daha baş başaydık... 

Biliyorum uzaklarda bir yerlerde hala dünyada yaşayan insanlar vardı ama benim veri çipim uzun zamandır böyle bir sinyal almıyordu...

BİR ASIR SONRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin