15

97 23 19
                                    

En büyük ikinci kâbusunun gerçekleştiğinden yakınan annemi dinlediğim bölüm

"Ben yanlış bir şey yapmadım." Annemin sessizliğine karşı söyleyebildiğim tek savunmam buydu. Birisine benimle tanışması için bir şans vermiş, birisinden hoşlanmış ve onunla bir ilişki içerisine girmiştim. Tutup da Mahmut Hoca'nın karşısında gururla duran Damat Ferit gibi "Sevdim hocam." triplerine girmek istemiyorum ama olan oydu*. Eser beni hem çok rahat hissettiriyordu hem de beni heyecanlanacağım kadar mutlu ediyordu. Onunla konuşmak güzeldi, onun konuşmayı istemek güzeldi ve henüz on yedi yaşında, şişko bir lise öğrencisinin gözünden onun gibi birinin kendisiyle ilgilenmesi mucize gibi bir şeydi.

Annem bunu anlamıyordu.

"Nasıl tanıştınız?" dedi milyonuncu kez benzer cevapları versem de farklı sorular sormaya devam ederek.

"Ortak arkadaşımız vardı." dedim.

"Kimmiş o?"

Artık kaçacak bir yerim yoktu, annemin sorularıyla her yere girmiştim zaten. "Yeşim."

"Yeşim kim?"

"Yavuz'un arkadaşı." dedim isteksiz bir şekilde. Korktuğum da başıma geldi.

"Zaten onun parmağı olmasa şaşarım." Annem sinirle iç geçirdiğinde yatağımda biraz kımıldandım. Yoyo'nun sert çıkışı ve annemin sessizliğinden sonra Aysel teyze olaya el koymuş ve sakin bir şekilde kalkmışlardı. Yoyo, biraz daha kalmak için annesine kaş göz yapmıştı ama Aysel teyze de annem kadar olmasa da Yoyo'ya kızmıştı çıkışından dolayı. Onlar sakince evden ayrılırken ben de bir umut en azından birkaç saat boyunca annem beni rahat bırakır diye düşünmüş ve odama gelmiştim ama yok, kendisi misafirlerini uğurlar uğurlamaz peşimden gelmiş ve çalışma masamın önündeki sandalyeme oturmuştu.

"Kaç yaşındaydı o çocuk?"

"On yedi." Sesim kısık çıkmıştı.

Öfkeyle söylendi. "On sekiz dememiş miydin önce?"

"Hatırlıyorsan neden sorup duruyorsun ya?" dedim tersleyerek.

"Ukalalık yapma bana. Düzgünce cevap ver Cansel."

"On sekiz!" Dayanamayıp sesimi yükselttim.

Birbirimize ters ters baksak da sonunda yorulup gözlerini kaçıran ben oldum.

"Aynı lisede misiniz?"

"Hayır dedim ya," İşine geleni nasıl da hatırlamıyordu ama. "Fen lisesine gidiyor." Tereddütle mırıldandım. "İyi biri."

Ağzının içinde "Bilemezsin." diye mırıldandığında bana söylemediğine emindim ama duymuştum. Bu kadar şüpheci olup hayatı ikimize de dar etmesinden nefret ediyordum.

"Ne zamandır görüşüyorsunuz?" dedi sonra.

"Eylül'ün başından beri."

"YGS**'ye çok az kaldı, biliyorsun, değil mi Cansel?" Annemin bu ses tonu, ayağında olması gereken terliğin eline ışınlanmasından hemen önce kullandığı ses tonuydu. Başımı belli belirsiz salladım. İç geçirişinde içimi bunaltan şeyler vardı. "Senin için uğraşıyorum Cansel." dedi annem. "Henüz anlayamadığın özgürlüğünü kazanman için didiniyorum." Ona baktım. Bir şeyler daha diyecek gibiydi ama sustu. 

Odamdan çok da uzak olmayan dış kapıdan anahtar sesi geldi ve biri ayakkabılarını gürültüyle çıkarıp içeri girdi. Kapıyı kapattığında bağırıyordu. "Anneeee!" Ruhi cevap gelmesini beklemeden ekledi: "Açım ben!"

Arılar ve ErkeklerWhere stories live. Discover now