19. bölüm

759 100 92
                                    

--- Jelio ile ufak minik bir balkon konuşmasıı ---

Bulunduğumuz durum içerisinde buraya bölüm atmak başta çok abes geliyordu. Değil yazı yazmak insanların yanında günlük yazmaya bile çok çekiniyordum. Bir yandan da bölüm atsam uygulamaya uğrayanlardan kafa dağıtmak için okuyanlar olur mu diye düşünüyorum. Kafam epeyce karışık.

Yazmaya da  ara vermek istemiyorum. Bölüm tamamladıkça da atmakta karar kıldım.

Depremde yakınlarını kaybeden herkese baş sağlığı diliyorum. Umarım herkesin durumu daha iyidir. Konuşmak isterseniz DMim hep açık. Seviyorum sizleri. Yeni bölümlerde görüşelim.

---------

Keyifli okumalar 🍻

Gölge ve Doktor sabahın erken saatlerinde karargaha geldiklerinde geniş konaktaki neredeyse herkesi ayakta buldular.

Choi klanının tarlalarının  etrafına yapılan güvenlik çemberi yüzünden herkes canla başla evrak işleri ile uğraşıyordu. Etrafta dolanıp duran birçok kişi vardı ve hepsi yoğun görünüyordu.

Yeosang elinde İhtiyar Doktor'un çantası ile kapıya doğru yürürken Doktor da ona eşlik ediyordu. Karargahın kapısından girdiklerinde geniş holden geçip revire uğradılar. Kimjae'nin eşyalarını bıraktıklarında kahvaltı yapmak için mutfağa ilerlediler. Kapıdan geçip masanın etrafında kahvaltı yapmaya hazırlanan kişileri gördüklerinde durakladı Gölge. Anlaşılan tam zamanında gelmişlerdi.

Mingi Wooyoung'un tabağını yerleştiriyor ve sandalyesini çekiyordu. Alfa ve General ise kendi aralarında bir şeyi tartışıyordu. Diğer askerler kahvaltılarını yapmış olmalıydı. Kimjae boğazını temizlediğinde aniden büyük mutfakta sessizlik hakim oldu ve bütün bakışlar misafirlere döndü.

Wooyoung mutlulukla gelip Yeosang'a sarıldığında Gölge de kollarını sıkıca sarışın gence doladı. Birlikte masanın yanına yürüdüklerinde Yeosang Jongho'nun yanına ve Wooyoung'un karşısına geçti.

Herkes tabağındaki yiyeceklerle ilgilenmeye başladığında bir yandan da masada sakin bir muhabbet dönüyordu. Yeosang, San ve Wooyoung arasındaki farklı hissettiren gerilim benzeri durum ile odağını onlara kaydırmıştı. Mingi arada şakalar yapıyordu. Jongho ise gözü kendisini görmeyen sevgilisi ile sıkılmaya başlamıştı. Ağzına bir zeytin daha attığında çatalını bıraktı.

Uzun zamandır karışık olan durumlar yüzünden binde bir görüşebiliyorlardı. Son görüşmelerinde de Yeosang apar topar ayrılmak zorunda kalmıştı. Şimdi de onun dikkatini kendisinden daha çok çeken muhabbete sinir oluyordu. Bu sıradan konuların neyi bu denli heyecan verici olabilirdi?

"Neye odaklandın böyle?"  Yeosang'ın kulağına uzanıp sessizce konuştu. "Ha? Şey ıhım" Gölge dağılan dikkati ile generale döndü ve küçük bir çocuk gibi ilgi isteyen ifadesini görünce kalbinde bir sıcaklık hissetti. Aniden yüzüne yerleşen sıcacık gülümseme ile uzanıp Jongho'nun yanağına tatlı bir öpücük kondurdu. 

"Burda garip birşeyler dönüyor bence. Her ne ise onu çözmeye çalışıyordum" diye mırıldandığında yüzleri epeyce yakındı ve jongho da uzanıp omeganın dudaklarına küçük bir öpücük kondurarak  yenidren geri çekildi. 

"Seni özledim"  Yeosang gülümseyerek "Ben de seni" dedi. Yemek masasında oldukları için önüne döndü ve "Bugün çok vaktimiz olacak gibi değil. Yapacaklarını erkenden bitirirsen biraz özlem giderebiliriz." 

as an azalea ● woosan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin