22. bölüm

796 84 431
                                    

Efenüm yorum istiyorum... nolur bakın. Bence bu bölüm epey hak ediyor 🥺


Keyifli okumalar 🍻

Karargahta neredeyse çıt çıkmıyordu. Vakit gece yarısını geçeli saatler oluyordu. Soobin kendisinden kısa Omega'yı takip ederken gerginlikle etrafa bakınıp duruyordu. Elinde tuttuğu kutuyu daha da sıkarken sessizce mırıldandı. "Wooyoung, başımıza iş açacağız. Geri dönmek istemediğine emin misin?"

Sarı saçlı olan parmaklarının ucunda yürümeye devam ederken ensesinde duyduğu ses ile iç çekti. avcunun içindeki anahtarı sıkmaktan küçük metal etine batıyordu. "Dönemeyiz Soobin. O odadan çıkmak ne kadar zordu bilmiyorsun. Tekrar bir şansımız olmayabilir."

Merdivenlerin başına geldiklerinde Wooyoung ilk basamakta durup arkasındaki endişeli Beta'ya döndü. "Yakalanmayacağız Soobin. Olur da buraya geldiğimiz anlaşılırsa bile tüm sorumluluğu ben alacağım."

"Anlamıyorsun. Sen ne kadar sorumluluğu almaktan falan bahsetsen de burada asker olan ve emir altında çalışan benim. Şuan bir kuralı çiğneyen de benim."

Wooyoung bu sözler üzerine gerginlikle alt dudağını ısırdı. Aslında Soobin'in haklı olduğunu biliyordu. Yine de buraya kadar gelmişken geri dönemezdi. "Üzgünüm ama gitmek zorundayım. Sadece bir kat aşağıda, buradan geri dönemem" dedi. Soobin başını sallayarak "Öyleyse ben de seni yalnız bırakamam." dedi ve merdivenlerden inmeye başladı. Wooyoung gülümseyerek onu takip ederken kimsenin kendilerini fark etmemesini umuyordu.

Alt kata inip doğru olduğunu düşündükleri kapının önünde durdular. Wooyoung eli titreyerek anahtarı yuvaya yerleştirip çevirdi. Mingi'den binbir zahmetle çaldığı anahtarı Üç kez çevirdiğinde kapıdan gelen klik sesi ile birbirlerine döndüler. İkisi de derin bir nefes alarak rahatlamıştı.

Wooyoung odaya girdiğinde etrafa hızlıca göz attı. Soğuk ve boş olan odada tavana yakın bir pencere dışında herhangi bir şey yoktu. Oda uzun zamandır temizlenmediğini belli edecek kadar tozlu ve boğucuydu. Ortada geniş denilebilecek bir sandalye üzerinde oturarak uyuklayan Beomgyu dışında boştu.

Odaya giren adım seslerini duyduğunda irkilerek uyanan genç Wooyoung'u ve Soobin'i görmesi ile neye uğradığını şaşırmıştı. Wooyoung hemen sessiz olmasını işaret ederek yanına girip arkadaşına sarıldı.

"Burada ne işiniz var Wooyoung?" Tedirgin ses tonu ve çokça ağladığını gösteren şişmiş uykusuz gözleri Wooyoung'un canını yakıyordu. "Sorgulama Gyu. Sana yardım etmeye geldik. Hemen geri dönmemiz gerek . Bu yüzden acele edeceğiz." diyerek getirdikleri kutudan bir şeyler çıkarmaya başladı.

Önce Beomgyu'nun ellerindeki ipleri çözerek onu düğümlerden kurtardılar ve ısınması için üzerine bir ceket bıraktılar. Wooyoung kaşındaki ve dudağındaki yaraları tentürdiyot ile silerken Soobin de getirdikleri atıştırmaları yemesi için uzatıyordu.

"Wooyoung gidin. Sizi burada görürlerse hiç iyi şeyler olmaz." Yaralarına bastırılan pamuk ile yakınırken bir yandan da kendisi için uğraşan arkadaşlarını göndermeye çalışıyordu Beomgyu. O sırada Soobin'in ağzına zorla sokuşturduğu diğer bir bisküviyi çiğnemeye başladı.

Wooyoung ise onu duymuyormuş gibi davranıyordu. "Yara bandı yapıştıramayacağım üzgünüm. Geldiğimizi anlamamaları gerek. Ama krem getirdim. Onu süreceğim şimdi. Böylece yaraların kötüleşmez" Kutuya uzanıp bahsettiği kremi aldığında Beomgyu onu ikna edemeyeceini fark ederek iç çekti.

Kısa sürede Wooyoung görünen bütün yaraları güzelce silmiş ve krem sürmüştü. İşi bittiğinde geri çekildi. O sırada yeni bir bisküviyi çiğneyen Beomgyu ile bir süre bakıştılar.

as an azalea ● woosan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin