29.Bölüm

60 3 25
                                    

Merabalar.

Nasılsınız bakalım?

Keyifli okumlar.

************************************

Alois'den:

Koskoca hava limanında yalnız başıma oturmuş Luke'u bekliyordum. Telefonuma odaklanmış bir şekilde otururken üstümdeki bakışların farkındaydım, bazı kızlar geçerken gözleriyle beni süzüyordu ama umurumda değildi. Ciel bu gün bu işin bitmesi gerektiğini ve bu gün gidip konuşacağını söyleyerek gitmişti.

Telefonumdan saate baktım, uçağı ineli beş dakika geçmişti. Ayağa kalkarak etrafa bakmaya başladım, uzun boylu, yapılı, kahve rengi saçlı birisini arıyordum. Ve işte oradaydı, uzun boylu yapılı, kahve rengi saçlı, bakanlara Maşallah dedirten canım kardeşim.  Kahve rengi saçları her zamanki gibiydi, siyah kot pantolon üstüne beyaz sıfır kollu, onunda üstüne kareli gömlek giymişti, klasik Luke. 

Hızlı adımlarla ona doğru yürürken "Luke!" dedim duyabileceği bir şekilde, bağırmadım tabi ki. Anında etrafına bakıp beni görmüştü, bavulu bırakıp kollarını iki yana açtı. Son adımlarımı hızlandırıp koşmaya başladım ve kollarına atladım, onu görmeyeli yaklaşık dört yıl oluyordu. Kafasını boynumda hissediyordum, nefesleri gıdıklıyordu. "Te extraño(seni özledim.)" Gülümseyip onu biraz daha kendime çektim "Yo también te extraño(Bende seni özledim.)" Kafasını kaldırıp yüzüme baktı, dolan gözlerimi sildi.

"Ağlamanı sevmediğimi biliyorsun." Kafamı sallayıp güldüm. "Hadi eve geçelim, kurt gibi açım!" Kafamı sallayıp elinden tutarak sürüklemeye başladım onu, itiraz etmeden peşimden geldi. Bir taksi çevirip evin adresini verdim, eve varmamız yaklaşık yarım saat sürmüştü. Parayı ödeyip arabadan indik ve eve geçtik, bu süre içerisinde bana sürekli annemin ve babamın neler yaptığından bahsediyordu. 

Onlar tabi ki öz anne ve babamız değildi, Luke bile öz kardeşim değildi. Beni önce Luke bulmuştu, o zamanlar çok cılız bir çocuktu. Onu korumak benim görevimdi. Daha sonra bizi annem bulmuştu, o zamanlar babam yoktu. O bizi bulduktan birkaç yıl sonra bir adamla gelmişti eve, bize onun erkek arkadaşı olduğunu söylemişti. İlk başta çok korkmuştuk, ya annemizi bizden alırsa diye. Daha sonra tanıdıkça onu da sevmiştik, anneme anne dedikten sonra ona da baba demeye başlamıştık onun isteği üzerine.

"En sevdiğin yemekten yaptım sana." Kurduğum cümleyle anında bana çevirdi kafasını "Gerçekten mi?!" Kafamı evet anlamında salladım. Bana sarılıp kafasını hep yaptığı gibi boynuma yasladı " Sen bir tanesin!" "Bende seni çok seviyorum." Yemek masasına geçmesini söyleyip yemeği hızlıca ısıtarak bir tabak koydum önüne, gerçekten acıkmıştı. 

"Ciel nerede?" "Nişanını atmaya gitti." dediğim şeyle gözleri büyüdü " Ne nişanı?! O nişanlı mı?!" Elimi çeneme yasladım "Daha değil, istemiyordu bu yüzden konuşmak için gitti." En başından başlayarak anlattım her şeyi, sakince beni dinledikten sonra anladım anlamında kafasını salladı. 

"Sen daha asıl bombayı duymadın." Luke'un sesiyle ona baktım anlamaz bir şekilde "Burada kendime ev alıyorum." "Gerçekten mi?" "Hm hm."

"Bunu kutlamak için akşam bir yemeğe gidelim mi? Sen ben Ciel?" Kafamı evet anlamında salladım, ne zamandır gitmiyorduk. "O zaman sen git yat dinlen." "Tamam iyi geceler."

Dediği şeyle güldüm, daha akşam değildi, hatta sabahtı ama yinede akşam diyip gitmitşi.

***************************************************

Bölüm sonu

Ne düşünüyorsunuz bakalım?

Adios

Mr.YakuzaWhere stories live. Discover now