03 • discord

93 13 402
                                    

seçilen: c- ikisine de evet de: discord

03 discord

"Selam!" Heyecanla bağırdı Deniz. Morali belirgin bir şekilde yerine gelmişti.

"Selamün Aleyküm hazretleri," dedi Barış reverans yaparak. "Bugün neler yap-"

"Selam güzelim," dedi Kayra araya girerek. Barış'ın gülümseyen dudakları düz bir şekle dönüştü. Açıkça sinir olmuştu, fakat Kayra çok da umursamış gibi görünmüyordu.

Kayra gruplarına nispeten daha yeni girmişti. Lisenin başından beri bulunan gruba on ikinci sınıfın başlarında katılmıştı, ki bunu da Deniz sağlamıştı. Siyah saçları, siyah gözleri vardı, ve dürüst olması istenirse Deniz onu bayağı bir beğendiğini itiraf ederdi.

Barış'sa sarışındı, güzel yeşil gözleri hep kirli olan ama asla fark etmediği gözlüğünün ardında parlardı. Deniz onu her gördüğünde ilk iş gözlüğünü alıp siler, sonra selam verirdi. Deniz sevgilisiyle ayrıldığı gün onunla tanışmış, Barış'ın onu neşelendirmesiyle ağlamayı bırakıp kendine gelmişti. Ortamın "clown"ı rolünü üstlenmiş olan Barış'ın da kendine bir tür görev olarak belirlemiş olduğu şey buydu, ortamdaki herkesin gülmesini sağlamak, özellikle de Deniz'in; çünkü duyguları sürekli değişirdi, aniden üzgün olması da Barış'ı üzerdi.

Ortamı yumuşatmak amacıyla araya girdi Deniz. "N'aptınız bugün?"

"Ben de Göktuğ'a özenip piç Arda'nın evine gidip köpeğinin çiğneme oyuncağını çaldım," diye gururla söyledi Barış. "Ama fark etmedi hâlâ."

Deniz güldü. "Peki neden amına koyayım?"

Yanındaki oyuncağı kameraya göstermek amacıyla kaldırıp "Kıskandım amk. Çok tatlıydı ben de çaldım. Ben de çiğneyeceğim, bana ne," dedi Barış.

Bir süre konuştular, daha doğrusu Barış konuştu, Deniz güldü. Kayra'ysa pasif agresif hareketleriyle Barış'ı sinir etti durdu. Deniz o gün olan şeyleri bir çırpıda anlatıp "Peki, ben şimdi n'apacağım?" dedi çaresizlikle. Yine beş saniye önce kahkaha atan Deniz, şimdi üzgündü.

"Sarı tişört," dedi Kayra. "Sarı tişört... Kim sarı giyer ki amına koyayım?"

"Değil mi?" dedi Barış. "Hayır zaten benim saçımla da gitmiyor da-"

"Demeyin öyle ya tatlı oluyor sarı," diye araya girdi Deniz.

"Yani evet," dedi Barış. "Ama genelde giyilmiyor öyle değil mi? Peki ya sınıfta olan diğer kişi? İkisi de anonim olamaz öyle değil mi?"

"Belki iki kişilerdir," dedi Deniz düşünceli düşünceli. "Ya da birisi başka bir iş için oradaydı, biz yanlış anladık."

"Yayılacak bir şeyin yok ki Deniz," dedi Kayra. "Yani, biseksüel olman dışında, elbette."

"Anonim daha önce böyle şeyleri hiç yaymadı," dedi Barış. "Yani, nasıl desem, vay, şu kişi aslında transseksüelmiş, yapmadı hiç."

"Evet de, yapmayacağı da kesin değil ki," dedi Deniz. "Bir de sanki adam öldürmüşüz gibi davranıyor. Hayır, düşünüyorum, kimseye bir şey de yapmadık ki."

"Göktuğ salağı mı birinin sinirlerini bozdu acaba?" dedi Barış.

"Çok mantıklı, bak bu olmuş olabilir," deyip güldü Deniz. "Ama ben ne alaka?"

"Boş ver aşko," dedi Barış, "Yayılacak bir şeyin yok zaten."

"Neden kıza böyle diyerek bir şey varsa da söylemesini engelliyorsun?" dedi Kayra. "Yayılacak bir şeyi olması kötü bir şey değil."

"Ne alaka?" dedi Barış hemen. "Oğlum, bak, harbiden, benimle derdin ne? Garip garip hareketler yapıp duruyorsun, çocuk muyuz biz?"

"Bunu sen mi söylüyorsun? Barış söylüyor? Bildiğimiz Barış?" Sinirle söyledi Kayra. "Evet, aslında aramızda bir çocuk var."

Barış sinirle güldü. "Deniz, ben çıkıyorum, iyi konuşmalar size."

"Sen hiç zahmet etme," dedi Kayra, "Ben giderim." Ve Barış'tan önce o çıktı.

Ne olduğunu anlayamamış bir şekilde kalakaldı Deniz. "Neden kavga ettiniz şimdi?"

"Ya ne bileyim, garip garip hareketler yapıyor," derken başını iki yana sallıyordu Barış. "Derdi ne anlamıyorum. Tamam, en başından beri bizden daha soğuk biriydi, fakat bana böyle karışmazdı hiç."

Şimdi morali önce olduğundan daha da bozuk olan Deniz, keyifsizce mırıldandı. "Öğrenirim ben, ne olmuş diye..."

"Üzgünüm," dedi Barış mahcup bir şekilde. "Böyle olmasını istemedim hiç. Özür dilerim, gerçekten."

"Sorun değil," diyerek iç çekti Deniz. "Ee, daha daha n'apıyorsun?"

Hava çok soğuk, saat sabahın altısıydı, 08.00'de başlayan okuluna sabaha kadar sadece bir saat uyumuş olan Göktuğ'un bu kadar erken gelmesinin nedeni tamamen can sıkıntısıydı. "Sabah beşte kalkıp yirmi problem, yirmi paragraf çözülecek," diyen dershanedeki rehber hocasının sözleri umurunda bile değildi. Uykusuzluktan gözlerinin kızardığı gerçeğiyle yanlışlıkla açtığı Instagram kamerası dolayısıyla tanıştı. Keyifsizce mırıldanıp telefonun ekranını kapattı ve bahçeye çıktı.

Spor salonun kapısının önünden geçerken gelen top sesleriyle duraksadı. Bu saatte kim gelirdi ki okula? Yani, kendisi dışında, tabii.

Kapıyı yavaşça açıp içeri girdi. Zemine çarpan basketbol topu seslerine doğru yürüdü. Karşısına çıkan çocuk açık kumral saçlı, kendisinden biraz uzun bir çocuktu. Gelen ayak seslerini duyup topu potaya atmaktan son anda vazgeçti çocuk, arkasını döndüğü anda gördüğü Göktuğ'a şaşkınlıkla baktıktan sonra yüzünde muzip bir gülümseme oluştu. Göktuğ buna anlam veremedi, ama çocuk kendisine doğru bakıp "Selam," dediğinde aynı şekilde karşılık verdi.

"Bu saatte antrenman mı yapıyorsun?" diye sordu, birkaç adım yaklaşarak.

"Evet. Ya sen, neden buradasın?"

Aralarında üç-dört metre kaldığında durdu Göktuğ. "Yani, basketbol oynamak için değil. Canım sıkıldı sadece. Haikyuu'da yaşamıyorum."

Çocuk güldü. "Kagehina mı Atsuhina mı?" Göktuğ tam bir şok içinde çocuğa baktı. Çocuk tekrar gülüp ona yaklaştı. "Bence Kagehina."

"...Kagehina tabii ki..." dedi Göktuğ, şaşkınlık içinde.

"Güzel." Gülümsedi. "Ben Bora." Aralarında sadece otuz santim ya var, ya yokken durdu.

"Ben de Göktuğ," dedi elini uzatarak.

Çocuk elini havaya kaldırıp "Terli, tutmak istemezsin bence," diye güldü. 'Hep de gülüyor,' diye düşündü Göktuğ. Anlayışla başını sallayıp elini geri çekti.

"Baksana," dedi Bora, "Benimle bir maç oynar mısın?"

23 şubat • 13.22

[göktuğ için]

a- kabul et

b- reddet

y/n: love interestimiz hayırlı olsun

dedikodu kutusu | interaktif • lgbtWhere stories live. Discover now