ep. 3, huzur

66 6 4
                                    

Buraları düzenleyip bi TMI'ı vereyim ve gideyim..

Alakasız ama benim de Lokum diye sarı bi kedim var işte. Oyuncunun önde gideni falan.

Bu arada okunma var ama yıldız yok. Bu baby stayinizi üzer. Bir sonraki bölüm için sınır getiriyorum artık..

10 yıldız ile başlayalım 🤡

____________

First and Last Tear

ep.3

Huzur

___________

Gözlerimi parlak gün ışığına karşı yavaşça açtığımda bulunduğum yerin olmak istemediğim bir yer olduğunu fark ettim.

Bej rengi ağırlıklı dekore edilmiş geniş odada yatağımın yanlarında birkaç sağlık ekipmanı, komodin ve sandalye varken, karşısında büyük ve pahalı olduğu on metre geriden de anlaşılan deri bir koltuk ile büyük ekran televizyon vardı. Koltuğun sağ ve solunda kalan iki kapıysa odadan çıkış ve lavabo kapıları olmalıydı.

Uzun zamandır planlayıp istediğim şeyi başaramamanın verdiği mutsuzluk ile koluma baktım. Büyükçe bir sargı vardı. Kim beni bulup buraya getirmiş ve tedavi ettirmişti? Kimdi bu lanet sargının sorumlusu? Kimdi bana cehennemimden kurtulma izni vermeyen?

Ne zamandır buradaydım bilmiyordum ama çok susamıştım. Dilim damağım kurumuştu. Oflayarak yatağımın solundaki komodine dönüp sürahiye uzanmaya çalıştım. Bu sırada arkamda kalan kapı açılmış ve ben kim olduğuna bakmak için dönene kadar gelen kişi yanımda bitmişti. Ulaşmakta zorluk yaşadığım sürahiden bir bardak su doldurup bana verirken kim olduğuna ancak bakabilmiştim.

Hayatım bana bir taraflarıyla gülüyor demiştim ya hani, öyle de gülmeye devam ediyordu sanırım. Çünkü karşımda duran ve suyu içmemi yıldız gibi ışıl ışıl parlayan gözlerle bekleyen çocuk yıllardır hayalini kurduğum çocuktu. Burada olduğumu nereden biliyordu?

"Bana bakacağına iç hadi. Gitmiyorum bir yere, senin aksine."

Hah, laf mı çarpmıştı o bana? Çarpacaktım bir tane şimdi ona, sonra bir tane de yer çarpacaktı ama yani yalana gerek yok kıyamazdım da şimdi. Bu seferlik sadece göz devirmeyle yetinip suyumu içtim ve boş bardağımı uzattım.

"T-teşekkür ederim. İyi geldi." Başını sallayıp bardağı yerine koydu ve eliyle yatağımın kenarını gösterdi izin istercesine. Hemen yerimde kaydım boşluk açmak için. Yerleştiğimde de uca oturup bana döndü.

"Nasıl hissediyorsun?"

Nasıl hissediyordum? Bunu düşünmem lazımdı aslında ama düşünsem de düşündüklerimi direkt ona söylemeyecektim. Neden söyleyeyim ki?

"İyiyim, sadece belim ağrıyor. O da yerimi garipsediğimden olsa gerek." Kuru bir gülümsemeyle cevap verdim yıldız gözlerine.

Evet şu an yüzünü ve gözlerini bir kelime ile açıklamam gerekirse bu yıldız olurdu. Sanki ölmediğim için çok mutluydu. Sanki uzun zamandır yaralı olan bir yeri iyileşen çocuktu da iyileşince tekrardan arkadaşları ile futbol oynamak için mahalleye çıkmıştı.

Başını salladı sessizce. Gözlerini sargıma dikti bir süre. Sonra sanki kanadı kırık bir kuşu tutarmış gibi yavaşça elimi tuttu. "Neden?" diye sordu. Ama bu soru gibi değil de kendi kendine konuşma gibiydi.

first and last tear | bang chanWhere stories live. Discover now