ep.13, ay meselesi

25 4 1
                                    

Bu bölümün TMI'ı...

Bu bölümde de atıflar var, bulamazsanız diye yine en sona bırakıyorum...

____________

First and Last Tear

ep,13

Ay Meselesi
_____________

O gün Nur ve ailesinin Avustralya'daki son günüydü. Ertesi gün Türkiye'ye uçakları vardı sabahtan. Bu yüzden iki aile akşam saatlerinde buluştu vedalaşmak için. İki aile de ilk tanıştıkları yerde bir araya geldiğinde çocuklar heyecanla birbirlerine koştular. Ailelerinin uyarılarını duymadan ebelemece oynamaya başladılar. Chris’in annesi oğlunun hem kendi için hem de Nur için dikkatli olacağını bilerek Nur'un annesini rahatlattı ve ikili denize doğru koşarken kendi sohbetlerine başladılar. Çocuklar da akşamın ılık havasında kahkahalarla yeni oyunlara geçtiler.

Önce ebelemece, sonra denizin dibindeki kayaların üzerinde yürüme ve en son da seçtikleri rengi buldukları bir oyun oynadılar hiç durmadan. Uzun süre oyun oynamaktan yorulan ikili kendilerini dinlenmek için kayalara attılar. Ne kadar süre orada oturduklarını bilmiyorlardı ama ikisi de orada birlikte olmaktan çok memnundu. Nur'un başı ve bedeni Chris’e yaslıydı. Chris ise ellerini geriye koyarak dengede duruyordu.

"Ay çok güzel parlamıyoy mu Channie?" Nur başını olduğu yerde biraz oynatırken sormuştu.

"Hı hım, çok güzel. Sen de çok güzelsin biliyor musun?" Chris’in flörtöz halleri erken başlamıştı.

Nur buna sadece gülmekle yetinmişti. Beraber bir süre daha ay'ı izlediler sessizce. Bunu bozan Chris’in sorusu olmuştu. "Bir daha ne zaman görüşürüz Nur?"

Yaşından büyük bir ciddiyetle sormuştu sorusunu. Hem daha önce hiç başka bir ülkeden arkadaşı olmamıştı Chris’in hem de onu annesine ilk aşkı olarak anlatmıştı. O yüzden Nur'u kaybetmek, ondan uzak kalmak istemiyordu.

"Bilmem, annem anneni her aradıyında konuşuruz." Nur'un masum cevabı gülümsetmişti Chris’i. Onun demek istediği bu değildi. O beraber büyümek istiyordu.

"Ya ben seninle her dakika konuşmak istiyorsam, o ne olacak? Her an anneni mi arayacağım?"

Chris’in söylediği şey ile Nur düşünmeye başladı. O da sürekli konuşmak istiyordu onunla. İlk aşkını, ona kaykay binmeyi öğreten, yarasıyla annesinden daha iyi ilgilenen bu çekik gözlü çocuğu bırakmak istemiyordu.

Bulduğu fikirle önce elini şıklattı Nur. Sonra da yaslandığı bedenden kalkıp ay'ı gösterdi. “Onunla konuş. O bana söyler senin söylediklerini. Bende onunla konuşurum. Olur mu?” 

Nur heyecanla söylediğinden hiç zorlanmadan, teleffuzunu doğru yaparak kurmuştu cümlelerini. Buradan bile ne kadar heyecanlı ve önem verdiği belli oluyordu Nur'un.

"Olur, ay'ın olmadığı gün ne yapacağız peki?"

Nur hiç düşünmeden cevap vermişti bu soruya. "Yıldızlarla konuşuruz o zaman. Hem ben çok seviyoyum. Büyüyünce onlaya gitmek istiyoyum."

"Astronot olmak istiyorsun yani öyle mi?" Nur anlamayarak baktı Chris’in yüzüne.

"Astronoyt ne Channie?" Chris gülmeye başladı kızın sorusuna. Hem daha istediği mesleğin adını bilmiyor hem de telaffuz edemiyordu. Çok da tatlı bakıyordu kaşlarını çatarken.

Nur'un kaşları daha da çatılırken Chris dayanamayıp anlattı astronotun ne olduğunu. Nur anladığını belli edercesine mırıldandı. "O zaman astronoyt oluycam. Benimle yıldızlaya gelir misin Channie?"

Chris kızın teklifine gülümsedi. Onun hayali bambaşkaydı ama o an kırmamak için başını salladı. "Gelirim."

Nur bunu üzerine serçe parmağını uzattı. "Söz müy?"
Chris yine başını salladı ve parmağını kızın parmağına doladı. Sonrasında da baş parmaklarını doladılar.

“Bu bileklik çok yakıştı sana.”

Nur parmaklarını Chris’in parmaklarından ayırdıktan sonra bileğine baktı. Gerçekten hiçbir ilginç şeyi yoktu fakat yine de çok sevmişti. Ölene kadar çıkarmaya niyeti yoktu. “Büyüdüyümde de takacağım. Eyer küçük geliyse anneme söylerim benim için biraz daha büyütüy.”

“Ee, sevdin mi burayı?” diye sormuştu Chris. Aldığı cevap ise baş sallaması olmuştu Nur geri onun bedenine yaslanırken. “En çok nereyi sevdin peki?”

Nur ‘hım’ladı bir süre. O kadar çok yer gezmişti ki tek bir yer hariç hiçbiri aklında kalmamıştı. “Buyayı sevdim. Tam buyayı.”

Nur’un bahsettiği yer ne bulundukları park ne üzerinde oturdukları kaya ne de denizdi. Onun bahsettiği yer şu an yasladığı yerdi. Küçük bedeni içinde çok büyük bir ruh vardı Nur’un. Çok şen şakrak, atılgan bir çocuk olabilirdi ama aynı zamanda çok da duygusaldı. Her şeye çok büyük anlamlar yüklerdi.

Ama Chris bunu anlamamıştı. Nur’un bu kadar duygusal düşüneceğini bilmiyordu. Sadece başını sallamakla yetindi.

Bir düre daha öyle oturdular beraber. Chris aklına gelen bir melodiyi mırıldanmaya başladı. Kendi kendine bulduğu melodiyi çok uzun süre mırıldanırken Nur’un uykusu gelmişti. Bütün gezi boyunca çok yorulmuştu. Çok koşmuş, çok oynamıştı. Bir sürü de fotoğraf çekmişti fotoğraf makineleriyle. O kadar yorgunluğun üstüne bu melodi onu sakinleştirmişti.  Kızının uykusunu geldiğini fark eden annesi sabah erken kalkmaları gerektiğini söyleyerek ayaklanmıştı. Onlar çocuklara yaklaştıkça Nur’un uykusu daha derinlere gidiyordu.

“Uyumuş çoktan.” Dedi annesi Nur için. Babası her zaman yaptığı gibi nazikçe kucağına aldı kızını. Onunla beraber Chris da kayalardan inmişti. İki aile birbirlerine iyi geceler dilerken Nur uyandı birden, sanki gidiyor olduklarını hissetmiş gibi.

“Channie! Channie neyde?” Babasının kucağından atlarcasına inen kız Chris’e sarılmıştı sıkıca. Ondan kısaydı Nur, bu yüzden yüzü onun göğsüne gelmişti. Oğlan da Nur’u sıkıca sarmış, bir eliyle de saçını okşuyordu. Nur ağlıyordu ayrıldıkları için. Burnunu çekmişti seslice. Bunu bir tek Chris duymuştu. O da dayanamayıp ağlamaya başladı minik minik. Kısa bir süre boyunca öyle kaldılar. Sonrasında Chris ayıp olmasın diye Nur’dan ayrıldı ve onun ıslak yanaklarını sildi.

“Hadi kızım, gitme vakti. Güle güle de arkadaşına.” Diye seslendi annesi kızına. İstemeye istemeye başını salladı.

“Güle güle Channie, göyüşüyüz.” Elini sallarken söylemişti Nur.

“Güle güle Nur, görüşeceğiz, söz.” Demişti Chris da karşılık olarak.

İki aile arkasını dönüp giderken iki çocuk sürekli geriye dönüp birbirlerine bakıyordu, yine. En son iki taraf da gözden kaybolduğunda Nur babasının kucağına binerek ağlamış, otele vardıklarında ise çoktan uyuyakalmıştı.

geç attım çok çok sorii unuttum ben atmayı bölümü ondan

eved bu bölümde de atıflar vardı yine...

Chan'ın 'Sen de çok güzelsin, biliyor musun?' dediği yer, Chan'ın yıldızlara gelme sözü ve otururken mırıldandığı melodi... Ayrıca Nur'un çerçevelediği fotoğraf da bu anda çekildi.

first and last tear | bang chanOù les histoires vivent. Découvrez maintenant