(Lütfen oylama yapıp yorum yazmayı unutmayın, iyi okumalar♡♡♡)
Karanlık nedir bilir misiniz? Gözünüzü kapattığınızda bile göremediğiniz o lanet alan... Işığı kapattığınızda bile karanlık olmaz, ay ışığı girerdi odaya. Karanlıktan korkan bir sürü kişi vardı ve ben de onlardan biriydim. Eskiden karanlıktan çok korkardım. Sonra o korktuğum karanlığa dönüştüğümü farkettim. Lanet gecelerde hapis kalıyordum. Gündüzleri de evde hapis kalıyordum ve kendi karanlığımı oluşturuyordum.
Siz karanlığı ne olarak tanımlardınız? Veya bir yerin karanlık olduğunu nasıl anlardınız? Hiçbir şey göremediğinizde değil mi. Aslında hiçbir şey göremediğinizde bile çok şey görürsünüz. Gözünüzü kapattığınızda her yer siyah olmaz örneğin. Birden fazla renk vardır hatta. Bu kadar renk varken biz neden siyaha karanlık diyorduk? Korkutucu ve ürkütücü olduğu için mi yoksa?
Benim bildiğim ve tanımladığım karanlık bunlardan ibaret değildi. Benim için karanlık annemi kaybettiğim gündü. Odama ay ışığını bırak sanki güneş bile girmiyordu. Gözümü kapattığımda yokluktan ibarettim, işte o gün karanlık korkumu yenmiştim çünkü o gece koca bir karanlığa dönüşmüştüm.
Arkadaşım yoktu, sevgilim yoktu. Babam yıllardır depresyonda, erkek kardeşim ise yine odasındaydı, 7/24 ağlıyordu.
Trafik kazası geçirerek annemde karanlığa dönüşmüştü. Beni sırf okul gezisine götürmek için erken kalkmış ve hazırlanmıştı. Ben yaramaz bir çocuk gibi tutturmuş o geziye gitmek için ağlamıştım. Otobüse binip geziye giderken başka bir araçla çarpışmıştık. Ben ve birkaç kişi hafif sıyrılarla anlatmıştık. Lakin annem ve önümüzde oturan benden birkaç yıl büyük olan kahverengi saçlı çocuğun durumu çok kötüydü. İkisini de hastaneye almışlardı. O çocuğun durumunu bilmiyordum ama annemin durumu ortadaydı.
Bizden ayrılmadan önce ilik ameliyatı olmuştu. Kaza sonucunda akciğerinde bir sorun çıkmış ve zedelenmişti. Doktor fazla zamanı kalmadığını söylüyordu.
Hastane odasındaydık annemin soğuk ellerini tutmuş, o kötü anın gelmesini bekliyorduk. Bizimle veda konuşması yapıyordu. Son dediği şey ise "Sizi çok seviyorum ve beni unutmayın" sözüydü. Asla unutamazdım ki. Annem son nefesini verdiğinde hıçkırarak, nefesim bitercesine ağlamaya başlamıştım. Hayatımda ilk kez o kadar kötü ağlamıştım. Uzun zamandır sadece bu konuyu düşündüğüm için gözlerimden yaş gelirdi.
Annemin nefes almayan bedenine dolu dolu baktım ve soğuk tenine yaklaşıp yanağından öptüm, kokusunu tekrardan içime çektim. Kahverengi saçlarını okşadım. Gözlerimdeki yaşları sildim ve topallayarak ama hızlı adımlarla pencereye doğru ilerledim ve gökyüzüne baktım.
Bana sürekli "Yeryüzünden bir kişi eksilince gökyüzünde bir yıldız kayar." derdi. Annemi son kez bir yıldız olarak görebilirdim belki de. Siyah ve bulutsuz gökyüzüne baktığımda dikkatimi ilk çeken şey parlaklığıyla göze batan dolunaydı. Pencerenin önündeydim ve dolunayda doğrudan buraya bakıyor ve ışığıyla karanlık odayı aydınlatıyordu.
Sonra bir yıldız kaydı, benim gözümden ise milyonlarca yaş... Annemi son kez gördüm, bana gülümsedi. Ruhu gökyüzündeki bir yıldızda yerini almıştı. Şuan cennet kapılarından geçiyordu.
Ruhu çok uzağımızda cansız bedeni ise yanı başımızdaydı.
Babam, annemin o soğuk ve solgun elini tutmuş, başınıda annemin karnına koymuş ağlıyordu. Bu duyguyu bilir misiniz? O güçlü, cesur, kahraman, babanızın hıçkırarak ağladığını düşünsenize. Ne hissederdiniz? Şahsen ben yıkılmıştım. Babamı gördükçe ellerim birbirine giriyor, ağlama ve ölene kadar çığlık atma istediğim on misline çıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LABİRENT; Cehennemin Merkezi
Science FictionTek kurtuluş yolu ölüm olan bu oyuna hazır mısınız? Ölüm bir nefes kadar yakın. Yaptığınız hareketler, Verdiğiniz nefesler, Yediğiniz veya içtiğiniz yiyecekler, Hepsi biliniyor, görünüyor. 12 yıllık yaşamdan, Alınacaktır bu canlar. Kalan enkaz yığı...