(Yorum yazmayı ve oylama yapmayı unutmayın... iyi okumalar ♡♡♡)
'Diğer insanlar gibi cansız bir beden olarak belki normal olabilirim.'
"Doktoru çağırın! Kız uyanıyor!"
Başımın içinde çalan sesler kesilmiyordu. Uzun bir süre 'ditttt' sesine maruz kalıyordum sanki. Gözlerim kapalıyken bile kamaşıyordu. Ardı ardına sıralanan sesler, bagırışlar ve çınlamalar kesilmiyor gibiydi. Boğazımda aşırı bir kuruluk hissediyordum. Nefes almak bile işkence gibi geliyordu.
"Hemşire hanım serumu takın!"
Bir süre sonra kolumu tutan biri hissedebildiğimce bir iğne yaptı bana. Galiba ben bu iğnelerden ve aşılardan asla kurtulamayacaktım. Bütün bedenim parmaklarımdan başlayarak uyuşuyordu. Ne yaşıyordum ne de ölmüştüm. Gözlerim az bir şey aralandı, gördüğüm ilk şey parlak bir loş ışıktı. Kamaşan gözlerim tekrardan kapandı. Sonrasında da bir el tarafından sağ gözüm zorla açıldı. Gözüme bir fener tutan beyaz maskeli bir adam vardı. Feneri bir sağa bir sola sallıyordu. Aynısını sol gözümede uyguladı. Bilmiyordu ki gözlerim kamaşıyordu lakin dilimi yutmuştum sanki. Ağzımdan tek bir kelime bile çıkmıyordu. Duyduğum son ses yanı başımda olan bir cihazın sesiydi. 'ditt...ditt...ditt' kalp atışımın sesiydi bu. Başımın ani dönmesi sonucu gözümü bıraktığı ve feneri kapattığı an bende tekrardan kapattım kendimi.
🕸🕸🕸🕸🕸
Bilincimin yerine geldiğini hissediyordum. Ellerim ve ayaklarım karıncalanıyor başım dönüyordu. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım ve açtım. Üç saniye sürmüş gibiydi. Gözümü kapattığım gibi açmış gibi hissediyordum. Loş ışığın patlamasıyla gözüm bir kez daha kamaştı. "Malia? Kızım?" dedi naif ve yumuşak bir ses.
Sesin geldiği yere bakınca kahverengi saçları dökülmeye başlayan bir adam gördüm. Yüzünde beyaz bir maske ve yuvarlak camlı siyah bir gözlük vardı adam şuanlık tanıdık gelmemişti bana ama ağlıyordu. Elleri sol elimin üstündeydi, elimi okşuyordu. Benimde yüzümde bir maske vardı ama onunkinin aksinde nefes alabilmem içindi bu maske. Adam, "Maliam... Prensesim, güzel kızım..." diyerek maskesini indirdi ve sol elimin üzerine eğilip öptü. Konuşmaya dilim varmıyordu. Ölü gibi bakıyordum. Hatta gözlerimi bile yaklaşık bir dakika boyunca kırpmamıştım. Uzamaya başlamış kirli sakalları tenime değince tüylerim ürpermişti. Adam ağlıyor bir tepki vermem için bana bakıyordu. Ama onu tanımıyordum...
Boş bakan gözlerimi farketmiş olacak ki sağ eliyle saçlarımı okşamaya başladı. Alnımdan öperek, "Malia? Benim kızım... baban!" dedi o yumuşak sesiyle.
Babam mı? Adamın yüzüne bakınca kalbim daralıyordu sanki. Dediği bu sözden sonra bir korkuya kapılmıştım. Onu hiç tanımıyor gibi hissediyordum ama bir yanımda tanıyor özlüyordu. Yanımdaki kalp cihazındaki sesler hızlanmıştı. 'ditdit...dit...ditdit'
"Sakin ol meleğim ben buradayım, yanındayım. Hep de yanında olacağım." Koyu kahverengi gözlerinden akan yaşlar bana bakarken hızlanıyordu. Gözlüğünü çıkartarak yatağın üstünde duran elimin yanına koydu. Ona bakarken bazı anılar canlanıyordu sanki kafamda.
'Baba?' demiştim bir gün parkta yürürken.
'Efendim?'
Çocuklarını salıncakta sallayan, kaydıraktan kaydıran, bir sürü anne vardı. Onlara bakarak babama sordum. 'Annem ne zaman geri dönecek?'
Babam iç çekerek elimi tutarken okşadı hem beni hemde kendisini rahatlatmaya çalışarak. 'Annen gitmediki Malia, o hep bizimle. Annen ebediyete kadar bizimle olacak.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LABİRENT; Cehennemin Merkezi
Science FictionTek kurtuluş yolu ölüm olan bu oyuna hazır mısınız? Ölüm bir nefes kadar yakın. Yaptığınız hareketler, Verdiğiniz nefesler, Yediğiniz veya içtiğiniz yiyecekler, Hepsi biliniyor, görünüyor. 12 yıllık yaşamdan, Alınacaktır bu canlar. Kalan enkaz yığı...