tonight i might change my life, all for you

100 8 3
                                    

barda yaşanan ve aslında bir rüyaymış gibi geçen olayın ertesi sabahı renjun ve donghyuck, akşamdan kalma bulantılarına sahip olan yangyang ile uğraşıyorlardı. ikisi de durumu gayet iyi atlatmışlardı ama yangyang ne içerdiğini bile bilmediği şeylerden içe içe kafayı iyice bulmuştu. tüm bu olanların yanında gece de ara ara kalkıp kusma sesini dinlemişlerdi kendisinin.

donghyuck başı ağrıdığı için onu susturmaya çalışan yangyang'a aldırmadan dün yaşananları arkadaşlarına anlatıyordu.

''ve sonra da siz aradınız ama o an telefonu yutmak veya fırlatmak istedim çünkü renjun...'' eliyle kendini bayılırmış gibi yaparak koltuğa bıraktı donghyuck.

''ne?''

''çok ateşliydi. böyle biriyle yiyiştiğime inanamıyorum. tanrım, gerçekten çok centilmendi ya da bana öyle geliyor çünkü pek farklı bir şey yapmadı ama anlatamıyorum. aramızdaki çekimi hatırladıkça kalkıp takla falan atasım geliyor.''

''yanımıza geldiğinde ışık gören tavşan edasıyla bize baktığından bunu anlamıştık aslında hyuck.''

''jeno'ya ayıp ettin bu arada.'' yüzüne kapattığı yastığı kaldırıp buruşuk suratıyla havada ellerini hyuck'u tehdit eder gibi salladı. ''gül gibi çocuktu, bence aramalısın geri.''

''durum şu ki sizi orada öyle görünce-''

''neyle? hm? nasıl?''

''birbirinizi yutarken, oldu mu? direkt jeno'ya baktım ama o da başka bir kızla dans pistinde fazla yakın dakikalar geçiriyordu bu yüzden berabere diye düşündüm.''

donghyuck dramatik bir şekilde şaşırma hareketi yaptı. ''aldatıldığıma inanamıyorum!'' renjun'dan göz devirme tepkisini aldığında yüzündeki ifadeyi dağıttı hemen. ''tamam tamam, aramam saçma olur zaten. aramızda spesifik bir şey yoktu ki yaptığım ayıp olsun. yani biz flört evresinde bile değildik. sadece bana çok iyi davranıyor diye yanında ergen bir liseli gibi aşık mıyım acaba diye kendimi sorguluyordum ama bu tamamen benim ilgi açlığımdı.''

mide bulantısına sahip biri için fazla yüksek sesle gülünce, öğürerek öne doğruldu yangyang. ikisi de ona tuvalete koşması için bağırınca elini kaldırıp gerek yok dedi. kusmayacakmış.

''hyuck, beni haklı çıkarmakta üstüne yok. sevgilim bak ben daha iyi tanıyorum demiştim.'' renjun yangyang'ın yanına oturup kolunu beline koydu sevgilisinin. bundan birkaç hafta önce artık en yakın arkadaşları ve onun sevgilisiyle çifte randevulara çıkmak istediklerini konuşurlarken renjun, yangyang'a birkaç şey söylemişti. bunlardan biri de aslında ilgiyi kimden alırsa onunla takılacağıydı. bunu arkadaşlarına söylediğinde hyuck tabii ki de alınmıştı ama beş dakika bile sürmemişti tribi, haklıydı çünkü renjun.

''bu adam dünden beri kusuyor ve gidip yanına mı oturuyorsun cidden?'' yangyang'a bir çeşit yaratıkmış gibi iğrenerek baktıktan sonra hepsi kendi aralarında gülüştü.

''e peki numarasını falan aldın mı bu mark'ın?''

''evet ama ben ilk mesajı atamam diye ondan bekliyorum.''

''ya o da aynısını düşünüyorsa?''

''düşünmesin, içecek alan özgüvene sahip adam ilk mesajı da atabilir yani.''

''çocuk içecek aldıysa senin yazman gerekmez mi aptal?''

''ya bir susun lütfen, ben mesaj beklemeye devam edeceğim.''

bu konuşma da yine bu şekilde masaya kaldırılmıştı. aslında bir iki güne mesaj gelmezse yazacak ilk kişinin donghyuck olduğunu üçü de biliyorlardı ama maksat yine de beklemekti.

bar sokakları ve dalgalı saçların, markhyuckWhere stories live. Discover now