-3.9-

10.4K 970 435
                                    

"Her şey hazır mı? Damadın babası geliyor, ayıp olmasın şimdi. Ben dedirtmem şimdi onlara yemekler de bok gibiymiş diye!"

"Baba, Tanrı aşkına, hiç öyle şeyler derler mi? Jeongguk aradığından beri canımızı okudun, ne olur otur biraz artık. Sanki senin sevgilinin ailesi geliyor eve ya! Ne bu heyecan?!"

Çemkirip kaşlarımı çattığımda yüzünü buruşturup üstten üstten bakmış, ardından ellerini beline koyup tüm ağırlığını tek bacağına vermişti.

"Bana bak çocuk, bu eve misafir geliyor ve ben çağırdım. Tabii ki de her şey mükemmel olmalı ve heyecan duymalıyım! Dünürümle beraber minik kapkekler yapacağız, malzemeler hazır."

"Baba, adam yakuza."

"Ne olmuş yani? Her insan hata yapar."

"Adam falan kesiyordu."

"Çikolataları iyi doğrar o zaman. Kendi işaretli yerlerinden kırınca geç eriyor."

Şaşkınlıkla anneme döndüğümde babama göz devirmiş, bir şey demeden mutfağa geri gitmişti.

"Ya sen ne içtin akşam akşam, evine mafya gelecek, sen kapkek diyorsun! Kapının önü silahlı korumalarla dolacak."

"Ay ne havalı, sen her gün böyle okula gidip geliyorsun ha? Çakal seni."

Ellerimi havaya kaldırıp benden bu kadar dercesine dudaklarımı birbirine bastırdım ve koltuğa oturdum. 

"Şapşal, aslında, haklısın çocuğum. Adam yakuza, mafya yani, ben de albaydım. Ne güzel. O bana yaptığı yasa dışı işleri anlatır, ben de saf gibi dinlerim."

Sonunda koltuğa oturup arkasına yaslandığında derin bir nefes verdim ben de, yorulmak bilmiyordu asla. 

"Sen de ona Çin'de yaptıklarını anlatırsın o zaman. Hem şaka bir yana, Akemi baba insanlara zarar vermiyor diye biliyorum. Yani hem Jeongguk hem de Toshiro hyung öyle söylemişti. Yani, şey, işinden dolayı onları kötü hissettirme olur mu? Yapmayacağını biliyorum ama yine de söylemek istedim. Jeongguk da benim gibi, babasına çok düşkün. Babası üzülürse o da üzülür, o üzülürse de ben. "

"Çok seviyorsun değil mi?"

Parmaklarının tersini yanağımda gezdirmeye başladığında elini tutup öptüm ve kucağıma çektim. Kafamı salladım ve yüzü gözlerimin önüne gelir gelmez dudaklarım tatlı bir gülümsemeyle gerildi. 

"Çok hem de, anlatamam bile. Onu nasıl ve ne kadar sevdiğimi ben bile bilmiyorum baba. Her şeyi boş ver, onun gözlerinin değdiği bir yere bakmak bile mutlu ediyor beni. Beraber yaşıyoruz, aynı okulda, hatta aynı kampüsteyiz. Bir günümde onsuz geçen çok az bir vakit var ama ben o zaman diliminde bile sanki yıllarca görmemişim gibi özlüyorum. Baba, aşkıyla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum, öğrenemiyorum bir türlü. Eğer benim hissettiklerimin aynısını o da bana karşı hissediyorsa vay bizim halimize. Biz mahvolmaktan da öte, divane olmuşuz."

Hafifçe kıkırdayıp beni göğsüne çekti ve parmaklarını saçlarımda gezdirirken yüzümü boynuna gömüp huzuru somut bir şekilde hisledim.

"Jeongguk başka, oğlum. O çok farklı biri. Yemin ederim bunu kınamak ya da memnuniyetsiz olduğum için söylemiyorum ama buzdan yapılmış gibi katı ve soğuk görünüyor. Dudakları doğru düzgün gerilmez, içten gülmez ya da herhangi başka duyguları bünyesi kabul etmez sanıyordum ben en başta. Ama ben o çocuğun sana bakışlarını gördüm. Sana tüm evreniymişsin gibi bakıyor."

Titrek bir nefes çektim içime, aşkım kabarmıştı ve deli gibi öpesim vardı onu.

"Dudaklarının arasından dökülen her bir kelimeyi odağını asla bozmadan dinliyor, bakışları yalnızca sende geziniyor ve sen güldüğünde öyle güzel gülüyor ki, işimi gücümü bırakıp sizi izliyorum yalnızca. Sen benim tek evladımsın, tek dayanağım ve ömrü hayatımda başıma gelen en güzel şeysin, sen ve annen. Seni Jeongguk'a gözü kapalı emanet ettim. Beni bilirsin, evhamlıyım biraz, arkadaşlarında kalmana bile çok zor alışmıştım en başında ama şimdi bir yıldır Jeongguk ile yaşıyorsun ve ben zarar görebileceğini aklımın ucundan bile geçirmiyorum. O seni her şeyden korur çünkü, yara almana, ağlamana izin vermez."

Dream Glow×Taekook ✓Where stories live. Discover now