67. Bölüm

1K 79 13
                                    

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen<3

Keyifli okumalar🧟

Duygularımı tam olarak anlayamadığım zamanlar olurdu ve tam şu an da o zamanlardan birindeydim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Duygularımı tam olarak anlayamadığım zamanlar olurdu ve tam şu an da o zamanlardan birindeydim. Ülkeye gireceğimiz için endişeliydim, ama diğerlerine gittikçe daha çok yakınlaştığımız için mutluydum. Hatta belki de bir kaç saat sonra Cenk, Sude ve Zeki abiyi göreceğim için deli gibi mutluydum! Ama işte beni endişelendiren şeyler de hala bir gölge gibi peşimden geliyordu. Evet, onlar için ülkeye giriyorduk ama ya yakalanırsak ve onların canını da tehlikeye atarsak? Bu düşünce soğuk bir rüzgar gibi ensemden bana fısıldıyordu sanki.

Murat'ın söylediklerinden sonra odaya girmem ve sanki aylardır yollarda sürünmüşüm gibi hazırlanmam 5 dakikamı almıştı. Selen'e göre yıkımlar yüzünden oldukça felaket bir durumda olmamız gerekiyordu. Bu yüzden kısa saçlarımı dağıtmış ve üstümdeki kıyafetlerin bazı yerlerini yırtmıştı. Evde olan diğer insanlar ise ben ve Murat için 2 büyük sırt çantası ayarlamışlardı ve içlerini sanki dışardan bulduğumuz şeyleri koymuşuz gibi doldurmuşlardı. Tek farklı olan şey, nereden bulduklarını bile bilmediğim 2 tabancayı çantaların gözükmeyecek bölmelerine koymalarıydı. Çantadaki bu bölmeleri onlar kendileri keserek yaptıkları için, askerler çantaları ararken bunları göremeyecekti. En azından onlar böyle düşünüyordu.

"İdil seninle gelmeliyim!" Haberi aldığımızdan beri başımdan ayrılmayan ve her dakika gelmek isteyen Görkem'i başından beri reddettiğim gibi yeniden reddettim.

"Görkem olmaz diyorum sana! Sen burada Selen'le kalmalısın ki, bir şey olursa en azından ikinizin haberi olsun!"

"Ama orada iyi olup olmadığını nasıl bileceğim?! Ya yardıma ihtiyacın olursa ama ben yetişemezsem?! Bu bir kere yaşandı ve bir daha yaşanmasını istemiyorum!" dediğinde çantayı karıştıran ellerim duraksadı ve öylece kalakaldım.

"Neden gelmediniz?! Neden kimse bana yetişmeye çalışmadı?!"

Zihnimde kriz geçirdiğim anlar belirdiğinse derin bir nefes verdim ve artık beni eskisi kadar etkilemeyen olayı bir daha düşündüm. Bu olayın son nefesime kadar benimle olacağını düşünmüştüm ve öyle de olmuştu. O dünyada son nefesimi verene kadar benimle olmuştu. Ama şimdi benimle değildi. Çünkü burada ellerim yanık değildi. Çünkü burası gerçek dünyaydı. Şu an abimin ellerinin de yanık olduğunu hatırladıkça kalbim kamçılanıyormuş gibi hissediyordum ama uyandığında bunun acısını çekmeyecek olması da delirmemem için beni sakin tutuyordu.

"Görkem," diyerek çantayı kapattım ve tam önünde durdum. "Sizde böyle bir etki bıraktığım için üzgünüm... Ama bu sefer öyle bir şey olmayacak. Hem bak," diyerek ellerimi kaldırdım. Sanki o da ellerimin yanık olmadığını ilk defa farketmiş gibi şoka girmişti. "Ellerim yanık değil, sapasağlam. Orada yaşadıklarımız canımı yakmıyor artık. Burası gerçek dünya ve ben bu dünyada ne benim canımın yakılmasına, ne de sizin canınızın yakılmasına asla izin vermeyeceğim." Çocuk gibi başını eğdiğinde dudaklarım kıvrıldı ve kısa kıvırcık saçlarını karışırdım. "Merak etme... Sude'yi sana getireceğim."

HiçlikWhere stories live. Discover now