GİRİŞ

8.5K 476 161
                                    

İyi okumalar.

Kadın, karanlıkta elindeki valizle yıllar sonra ilk defa geldiği, sokak lambalarının aydınlattığı mahallenin başında beklerken utanmasa oturup ağlayacaktı. Kara kaşlarının altındaki açık kahverengi gözleri dolu dolu; gençliğini, ailesini, arkadaşlarını bıraktığı mahallede dolaşıyordu.

Kaç yıl olmuştu sahi... On sene mi?

On dokuz yaşında bırakıp gitmişti buraları, şimdi ise yirmi dokuz yaşında geri dönüyordu.

Yıllar önce bir inat uğruna gitmişti bu güzel mahalleden. Babasına ne kadar asker olmak istediğini söylese de diğer çocuklarına olduğu gibi kızına çok düşkün olan anne ve babası kesin bir dille reddetmişti onu.

Elbette ki hepsi vatanına milletine düşkün insanlardı ama ilk söyledikleri kızlarından ayrı olma düşüncesiyle, üzerine düşünülmeden verilen bir cevaptı. Üç kere daha aynı konu açıldığında babası da annesi de düşünmeden yine hayır demişlerdi. İkisi de biliyorlardı ki düşünürlerse izin verirlerdi ama ikisi de bencillik yaparak kızlarını yanlarında tutmak istemişlerdi.

Ama ne kadar düşünse de işin içinden çıkamayan kız en sonunda istediği üniversitenin kabul belgesi de gelince bir çare bulamayıp, bir sabah kimseye bir şey demeden yuvasından ayrılmış ve milli savunma üniversitesine yerleşmişti. Şimdi ise yıllar önce yuvası bildiği mahalleye albayın zoruyla geri dönüyordu.

Ailesi ne kadar içten içe endişelenseler de kırgın oldukları için bir daha kızlarıyla konuşmamışlar ve nerede olduğunu araştırmamışlardı. Kızlarının ne için evden gittiğini tahmin etseler de asker olduğunu bilmiyorlardı.

Gittikten beş yıl sonra bayramda ailesini aradığında annesi yıllardır kaç defa onlarla konuşmak isteyen kızına dayanamamış ve telefonu açarak hoparlöre almıştı. Üç abisi, bir kız kardeşi, anne ve babası onu dinlerken mesleğini belirtmeden hayatında olan bitenleri anlatmıştı genç kız.

Daha yirmi dört yaşındayken gittiği görevde ağır bir şekilde yaralanarak ölümden dönmüştü Selda. O gün yoğun bakımdan daha yeni çıkmıştı ve ilk işi ailesini aramak olmuştu.

Karşı taraftan hiç ses gelmezken sadece o konuşmuş ailesi dinlemiş, olduğu durumdan bahsetmemiş öylesine konuşmuştu. Hatta asker olduğunu bile söylememişti. Sadece normal bir üniversite bitirip mesleğini yaptığını söylemişti. Ailesinin ona kırgınken bir de mesleğini düşünerek endişelenmesini istemiyordu.

Bütün aile genç kızın sesini dinlerken gizli gizli ağlamışlardı. Ama içlerindeki kırgınlık büyük bir boyuttaydı.

Bu yüzden babası, Selda'nın anlatacakları bittikten sonra ne kadar istemese de gururunun önüne geçememiş ve "Bir daha bizi arama." Diyerek telefonu kızının suratına kapatmıştı.

O günden sonra ara sıra da olsa konuştuğu Civan abisiyle bile iletişimini kesmiş, zor da olsa toparlanıp özel kuvvetlerde eğitim almaya başlamıştı. Üç yıl sonra yirmi yedi yaşında özel kuvvetlerden mezun olmuş ve iki yıldır da sahada görev yapıyordu.

Elbette kadın asker olarak sahada görev yapması zor olsa da üstün düzeyde aldığı eğitim, kendini geliştirmesi ve zekası sayesinde kısacık zamanda komutanlarının göz bebeği olmuştu.

Askerler onu Deli komutan diye adlandırırlardı. Ne zaman esip gürleyeceği duygularının ne zaman değişeceği belli olmuyordu çünkü. Deli bir cesaret vardı üzerinde. Kırk kişi olan itlerin ortasına tek başına atlamış kampın birine sızarak bilgileri aldıktan sonra içindekilerle birlikte de kampı patlatmıştı. Bunu yaparken deli gibi gülüp eğleniyordu elbette. Her yerde deliliğini konuşturuyordu.

Gittiği çoğu görevden başarılı dönmüş ve askerlerinde hiç şehit vermemişti. Tabi bu durum çoğunlukla kendini askerlerinin önüne atması yüzünden de kaynaklanıyor olabilirdi. Bu yüzden askerler tarafından hem seviliyor, hem korkuluyor, hem de hayranlık duyuluyordu.

Tabi bu süre içinde ailesinin isteği üzerine onları bir daha aramamış komutanlara da ailesine şehit olmadığı sürece haber gitmemesini söylemişti. Komutanları da az çok genç kızın ailesiyle olan durumunu bildikleri için kabul etmişlerdi.

O günden sonra da ailesinden biriyle iletişime geçmeye cesaret edememişti.

Düşünceleri, güçlü duruşunu gözyaşlarıyla lekelemeye başladığında gözyaşlarını silerek bir adım atmıştı ki gözü anılarla dolu olan yere takıldı. Mahallenin başındaki parka takılmıştı. Büyük park her zaman mahalle gençlerinin en gözde yeri olmuştu. Selda'nın ilk dizlerini yaraladığı, abilerini ilk kıskandığı ve ilk defa reddedildiği yerdi. Bütün gençliği çocukluğu burada geçmişti ve her şeyini burada bırakıp gitmişti.

Acaba arkadaşı Çiğdem o gittikten sonra onun hakkında ne düşünmüştü. Kızgın mıydı ona? Ya da kırgın?

Keşke bunlar olsa diye geçirdi genç kadın içinden. Keşke sadece kırgın olsa da, kırdığım kalbini onarabilsem.

Askerlerin Deli komutanı, içindeki acıyla durup içli içli ağlayacak hale gelmişti. Nasılda özlemişti mahallesini, ailesini, arkadaşlarını.

Bu zamana kadar ailesini araştırma imkanı olsa da buna da cesaret edememişti. Arkadaşları evlenmiş miydi? Ailesi ne durumdaydı, bilmiyordu.

Ama elinde valizle ilerlerken vücudunda hissettiği taze yaraların sızısı yaptığı şeyin doğruluğunu bir daha kanıtlıyordu. Bu yaralar vatanı için verdiği mücadelenin kanıtıydı en başta. İyi ki dedi, iyi ki saçımın teline bile bir şey olsa ortalığı kaldıran ailemin asker olduğumdan haberi yok.

Böyle olması daha iyi olmuştu. İnsanın kendine acı çektirmesi, sevdiklerinin acı çekmesinden daha kolaydı. Ne kadar mahalleye dönmüş olsa da asker olduğunu saklayabildiği kadar saklamayı düşünüyordu. Ailesinin onu gördüğü zaman yaşayacağı acıya bir yenisi de ekleyemezdi.

Gözündeki yaşları sildikten sonra kalacağı eve doğru ilerlemeye başlamıştı.

Lojman dolu olduğu bahanesiyle albay ona bu mahallede ev ayarlamıştı. Selda bunu ailesiyle yüzleşmesi için yaptıklarını biliyordu ama hazır değildi ve hiçbir zaman da hazır hissetmeyecekti.

Kalacağı ev ailesinin evinden iki ev uzaktaydı. Ev sahibi mahalleye Selda gittikten sonra taşınanlardandı. Selda gelmeden önce kadınla uzun uzun konuşmuş ve durumundan bahsetmişti. Eğer ailesiyle yakınsa onlara da huzursuzluk vermek istemiyordu. Ne kadar albay ayarlamış olsa da kalacağı yeri değiştirebilirdi. İnsanları huzuru kendi mutluluğundan daha değerliydi...

Ama ev sahipleri ailesinin yakın arkadaşlarıydı. Kızın ailesine karşı çekingenliğini fark ettikleri ve ailesinin de inadını bildikleri için kabul etmişlerdi. Elbette albayla da konuşmaları üzerine Selda ve ailesinin aralarını düzeltmeye seve seve gönüllü olmuşlardı. Az çok dinlemişlerdi Selda'yı ailesinden, iki tarafta da hata olduğunu biliyorlardı. Ama kalplerini yumuşatmayı da bilirlerdi. Selda'nın güzel yüzüne ve kalbine kim dayanabilirdi ki?

Selda kalacağı evin kapısının önüne geldiğinde zile basıp beklemeye başlamıştı. Aradan geçen birkaç saniyenin ardından aralarında iki ev olan ailesinin evinin kapının açılıp kapanma sesi geldiğinde Selda derin bir şekilde yutkunarak elindeki valizini daha da sıkıp kafasını eski evinin olduğu yöne çevirmişti.

Gördüğü kişilerle özlemi boğazına dururken bir an sendeleyecek gibi oldu. Üç abisi de yanlarında normal bir şekilde iki adamla konuşuyordu. Selda daha adımını mahalleye yeni atmıştı ama bu kadar çabuk yarası olan insanların çoğunu göreceğini beklememişti. Az önce dalgınlıkla yürürken abilerini fark edememişti. Ne yapacağını bilemediğinden dolayı kendini fazla kasmış olacak ki daha iki gün önce ameliyatta iki kurşun çıkardıkları omzu ağrımaya başlamıştı.

Tam onlara arkasını dönüp mantıksız bir şekilde geri gidecekti ki yeni ev sahibi Meliha hanımın sesi bütün mahallede duyulmuş "Selda, kızım kapıyı açtım gir içeri." Demesinin ardından ilerdeki adamlar hızla ve şaşkın bir şekilde Meliha hanım sayesinde daha yeni fark ettikleri kıza dönmüşlerdi.

Selda'nın gözleri hepsinin üzerinde dolaşırken en son en küçük abisi Civan'a takılı kaldığında içindeki duyguları bastırmak adına derin bir şekilde yutkundu.

DEVAM EDECEK

YÜREK KARASI (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin